Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Modanın Önüne Geçemezsiniz!

Yazının Giriş Tarihi: 09.11.2025 09:31
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.11.2025 09:33

İnsanoğlu, varlığını sürdürebilmek için bazı temel gereksinimleri yerine getirmek zorundadır. Yeme, içme, giyinme, barınma, gezme, eğlenme, eğitim, toplumsal etkinlikler ve diğer...

Gereksinimleri yerine getirenler yaşamın iyi ve güzel olduğu duygusunu, yerine getiremeyenler eksikliğini yaşarlar. Bazıları ise daha çoğunu yaşamak ister ve dolayısıyla bunu gerçekleştirmek için toplumda çeşitli davranışlarıyla öne çıkarlar.

Bireyleri toplumsal yaşamda gösterişli kılan önemli etmenlerden biri giyimdir. İnsanın fiziksel görünümünü tamamlayan giyim, moda kavramları ile özdeşleşmiştir. Ancak fiziksel görünüm ile birlikte özbenlik de önemlidir. Ancak bazı toplumlarda insanı merkezi almayanlar giyimi de dinsel, ulusal, feodal konular ve kavramların etkisiyle biçimlendirmek, hatta ‘benim gibi inanacaksın’, ‘benim gibi ibadet edeceksin’, ‘benim gibi giyineceksin’ düşünceleriyle dayatmak yoluna giderler. Hani “zevkler ve renkler tartışılmaz” derler ya; demokrasiyi özümsememişler için bunun önemi yoktur. Dinin, ulusun, aşiretin, şehrin giyimini önde tutarlar. Zamanla demokratik yaşamın yerini de bunların dayatmaları alır...

Moda, yaşamın her alanında etkisini gösteren ve bireysel tarzımızı yansıtmamızı sağlayan bir olgudur. Gerçek anlamda yenilik taşımakla birlikte beğenirlilik, ekonomiklik, kullanışlılık önemlidir. Hangi etnik yapıdan olursanız olun moda hükmünü sürdürecektir. Siz ne kadar 'benim' deseniz de etkileşim kaçınılmazdır. Herkesi tek tip yapamazsınız. Bu nedenle özellikle giyim konusunda modanın önüne geçemezsiniz!

“Gördüğün Ört, Görmediğin Söyleme”

Ozan Genç Abdal bir deyişinde, “Gördüğün ört, görmediğin söyleme” der…

Hemen birileri bundan ‘hataya göz yum’ anlamını çıkarabilir. Oysa buradaki örtme; sorunları çözme, yok etme anlamındadır. Tıpkı hukukun mahkemede yaptığı gibi…

‘Görmediğini söyleme’ ise; ‘Olmayan şeye tanık olduğunu söyleme’, yani ‘yalan söyleme’ anlamındadır.

Dolayısıyla hata yapmamak, yapınca da gidermek, yalan söylememek, kan dökmemek, gün kin gütmemek gibi davranışlar insanın en önemli erdemlerinden sayılır.

Neden o kadar çok mezhep ve tarikat türemiştir? İnsanların, yani bireylerin farklı olmaları; dolayısıyla her şeyi kendi dünyalarına göre yorumlamaları, kullanmak istemeleri, hatta körü körüne inanmak ve dayatmak istemelerinden…

Konulara yalnızca dinsel açıdan bakan ve yaşamı bu yolla biçimlendireceklerini sananlar, örtünmeyi de kadınların giyimine koşut olarak düşünmüşler, ‘ayıp örtme’ yerine de ‘baş örtme’yi koymuşlar. Sanki Tanrı’nın başka işi yok da moda ile uğraşacak?

“Amca Saat Kaç?”

28 Ekim 2025 günü, yarın Cumhuriyetimizin 102. yıl dönümü olduğu için bazı notları yazdıktan sonra, elimde defterim ve Hekimhan dergisinin 32. sayısı ile Dikmen’den otobüsle Kızılay'a gittim. Yol boyu da yazdıklarımı aklımdan çıkaramadım.

Güvenpark'tan yana geçip, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı'nda bulunan Ankara Hekimhanlılar Derneğine doğru yol alırken yanımdan geçen iki gençten birinin, “Amca saat kaç?” diye seslendiğini duydum.

Yanında bulunan adam, “Cebinde telefonun yok mu?” dedi.

Genç, aynı soruyu bana dönerek yineledi.

Adam bu kez, “Telefonuna bakamıyor musun?” dedi sertçe.

Genç sırıtarak, “Çok yorgunum, bakamıyorum” dedi.

Adam ilerleyip gitti…

“Torunum yaşındasın, telefonunu da ya baban ya da deden almıştır, sana bakmak elbette zor gelir” dedim.

Yine sırıtarak, “Yok yok, kendi paramla aldım” dedi pişkince.

“Öğrenci misin?” diye sorunca, Ankara Üniversitesi hemşirelikte yanındaki arkadaşı ile okuduğunu, Sincan'da oturduklarını söyledi. İkisi de erkek ve erkek hemşire olacaklar!

“Saat 12.30, güle güle” dedim ve bulvara doğru ilerledim. Sincan'da oturuyorlar, uzak bir yerde oturmanın ezikliği ve içe kapanıklığın dışavurum deneyimi gibi geldi bana biraz da... Yani çevre ile diyalogu kurma, kendini ortaya koyma gibi düşünceler…

Geçen hafta otobüsten indiğimde televizyon habercisi, “Otobüste gençlerin yüksek sesle konuşması konusunda neler söylersiniz?” diye sordu. Gençlerden çok yetişkinler yüksek sesle konuşuyor. Hatta sesleri sanki Hakkâri’ye duyuracak gibi bağıranlar var. Yalnızca gençleri değil de yolcuları sorun” diye yanıt vermiştim. Yani kendimce gençlere arka çıkmıştım. Ancak bazı gençlerin bu durumunu görünce eğitimin ne kadar yetersiz kaldığını, toplumsal yapının ne kadar bozulduğunu da düşündüm.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.