10 Ekim 2015 günü ülkemizin çeşitli yerlerinden Ankara'ya ‘Emek Barış ve Demokrasi’ mitingine gelenler Sıhhiye Meydanına giderek taleplerini dile getirmek için Ankara Garı önünde toplanıp yürüyeceklerdi. Hazırlıklar sürerken meydana gelen bomba patlamalarının etkisi ile meydan kan gölüne çevrildi ve 101 kişi yaşamını yitirdi.
Siyasiler çeşitli açıklamalarda bulundular. Bir bakan zat, katliamı ‘HDP’yi mağdur duruma düşürmek amacıyla gerçekleştirilen bir kışkırtma eylemi olarak değerlendirdi. İçişleri Bakanına, “İstifa edecek misiniz?” sorusu yönetildiğinde Adalet Bakanının güldüğü belirtildi.
Alanda yalnızca üç trafik aracının bulunması düşündürücü bulunurken bakan, miting güzergâhını miting alanından saymayarak ‘görev zafiyeti olmadığını’ öne sürdü. Polis yetkilileri görevden alınırken haberlere yayın yasağı getirildi, internet yavaşlatıldı, toplumsal paylaşım sitelerine erişim engellendi.
Suruç katliamındaki bombacı ile bu olaydaki bombacının kardeş olduğu, İŞİD adlı örgüte bağlı oldukları açıklandı. Ülkemiz ve Ortadoğu bu örgütün daha pek çok eylemine tanık oldu. Yani katliamları gerçekleştirmeyi sürdürdüler.
Katliamın yıldönümünde görevi yurttaşları korumak olan polisin katliama uğrayanların yakınlarına biber gazı ile saldırması oldukça düşündürücü bir durumdu.
Yine birinci yıldönümde CHP Malatya Milletvekili ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ile gazeteci Bülent Kutlutürk, katliamda yaşamını yitiren hemşerilerimizin anısına bir kitap hazırladılar. 2016 sonbaharında Tekin Yayınevinde basılan kitap ‘Bizim Çocuklar/Barış Güvercinleri’ adını taşıyor. 242 sayfa olup, 84 sayfa da kuşe kâğıda çok sayıda fotoğraf eklenmiş olup toplam 326 sayfa olan kitaba bir de belgesel CD eklenmiş…
Kitabın girişinde yazarlar Veli Ağbaba ve Bülent Kutlutürk’ün yaşamöyküsü var.
Sunuş’ta Veli Ağbaba kitabın hazırlanması ve basılmasının serüvenini anlatmış.
Önsöz, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ait…
Kitap üç bölümden oluşmuş.
1. Bölüm: Roboski’den Ankara’ya…
Veli Ağbaba, Roboski ve Suruç katliamlarından hareketle İŞİD’e dikkat çektiklerini, ancak emniyetin, “Suç işlemedikçe bir şey yapayız” dediğini belirtiyor. Katliamda yaşamını yitirenler için de; “Onlar partimizin Malatya İl Gençlik Kollarında görev almış olan çalışma arkadaşlarımız, kolumuz kanadımız, barış güvercinlerimizdi” diyor.
2. Bölüm: Malatya’dan Ankara’ya Halaylarla…
Bülent Kutlutürk de Malatya’dan Ankara’ya “halaylarla gidenleri” anlatmış. 17 kişi gitmiş ve 12’si katliamda yaşamını yitirmiş. Yaşamını yitirenler hemşerilerimiz:
1. Eren Akın (1996)
2. Mehmet Hayta (1996)
3. Gözde ASLAN (1992)
4. Mehmet Ali Kılıç (1989)
5. Gülbahar Aydeniz (1984)
6. Onur Tan (1994)
7. Umut Tan (1997)
8. Canberk Bakış (1995)
9. Kasım Otur (1967)
10. Sezen Vurmaz (1962)
11. Ata Önder Atabay (1979)
12. Seyhan Yaylagül (1974)
On iki kişiyle ilgili olarak tanıyanların anlatımlarına yer verilmiş, ayrıca katliamdan yaralı olarak kurtulan Okan Aladağ (1996), Ümit Balın (1989), Murat Orçun Çalış (1992), Cem Çakır (1997), İbrahim Kanbal (1994) ve Oğult Özdemir’den (1992) de söz edilmiş.
3. Bölüm: Törenden Fotoğraflar…
84 sayfa kuşe kâğıda basılı çok sayıda fotoğraf var. Fotoğraflarda katledilen hemşerilerimizin çeşitli anıları yer almış.
Bizim türkülerimiz söyleniyor diye halaya duran ve katledilenleri, “En güçlü hafıza bile en zayıf mürekkepten solgundur” diyerek unutmamak ve kalıcı kılmak için kaleme alınan kitaptan birkaç alıntı yapmak istiyorum.
Ellerinde pankartlar
Gidiyor bu çocuklar
Kalkın ayağa kalkın
Gidiyor bu çocuklar
Ruhi Su, 1 Mayıs 1977 katliamından sonra yaptığı bu marşta başka bir dörtlükte de Taksim Meydanı için, “Bu meydan kanlı meydan” diyordu. 10 Ekim 2015 günü de Ankara Tren Garı önü kanlı meydan olmuştu.
“Ankara Büyükşehir Belediyesi bir cenaze arabası vermedi” cümlesini okuduğumda sağın ne kadar insanlık düşmanı olduğunu daha iyi anladım.
Sanatçı hemşerimiz Abdullah Bakış’ın oğlu Canberk’in, “Bunlar sanatçı olmaz, ben sana bağlama çalacağım baba” cümlesi ise hüzünlendirdi beni…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Süleyman ÖZEROL
BİZİM ÇOCUKLAR/Barış Güvercinleri
10 Ekim 2015 günü ülkemizin çeşitli yerlerinden Ankara'ya ‘Emek Barış ve Demokrasi’ mitingine gelenler Sıhhiye Meydanına giderek taleplerini dile getirmek için Ankara Garı önünde toplanıp yürüyeceklerdi. Hazırlıklar sürerken meydana gelen bomba patlamalarının etkisi ile meydan kan gölüne çevrildi ve 101 kişi yaşamını yitirdi.
Siyasiler çeşitli açıklamalarda bulundular. Bir bakan zat, katliamı ‘HDP’yi mağdur duruma düşürmek amacıyla gerçekleştirilen bir kışkırtma eylemi olarak değerlendirdi. İçişleri Bakanına, “İstifa edecek misiniz?” sorusu yönetildiğinde Adalet Bakanının güldüğü belirtildi.
Alanda yalnızca üç trafik aracının bulunması düşündürücü bulunurken bakan, miting güzergâhını miting alanından saymayarak ‘görev zafiyeti olmadığını’ öne sürdü. Polis yetkilileri görevden alınırken haberlere yayın yasağı getirildi, internet yavaşlatıldı, toplumsal paylaşım sitelerine erişim engellendi.
Suruç katliamındaki bombacı ile bu olaydaki bombacının kardeş olduğu, İŞİD adlı örgüte bağlı oldukları açıklandı. Ülkemiz ve Ortadoğu bu örgütün daha pek çok eylemine tanık oldu. Yani katliamları gerçekleştirmeyi sürdürdüler.
Katliamın yıldönümünde görevi yurttaşları korumak olan polisin katliama uğrayanların yakınlarına biber gazı ile saldırması oldukça düşündürücü bir durumdu.
Yine birinci yıldönümde CHP Malatya Milletvekili ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ile gazeteci Bülent Kutlutürk, katliamda yaşamını yitiren hemşerilerimizin anısına bir kitap hazırladılar. 2016 sonbaharında Tekin Yayınevinde basılan kitap ‘Bizim Çocuklar/Barış Güvercinleri’ adını taşıyor. 242 sayfa olup, 84 sayfa da kuşe kâğıda çok sayıda fotoğraf eklenmiş olup toplam 326 sayfa olan kitaba bir de belgesel CD eklenmiş…
Kitabın girişinde yazarlar Veli Ağbaba ve Bülent Kutlutürk’ün yaşamöyküsü var.
Sunuş’ta Veli Ağbaba kitabın hazırlanması ve basılmasının serüvenini anlatmış.
Önsöz, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ait…
Kitap üç bölümden oluşmuş.
1. Bölüm: Roboski’den Ankara’ya…
Veli Ağbaba, Roboski ve Suruç katliamlarından hareketle İŞİD’e dikkat çektiklerini, ancak emniyetin, “Suç işlemedikçe bir şey yapayız” dediğini belirtiyor. Katliamda yaşamını yitirenler için de; “Onlar partimizin Malatya İl Gençlik Kollarında görev almış olan çalışma arkadaşlarımız, kolumuz kanadımız, barış güvercinlerimizdi” diyor.
2. Bölüm: Malatya’dan Ankara’ya Halaylarla…
Bülent Kutlutürk de Malatya’dan Ankara’ya “halaylarla gidenleri” anlatmış. 17 kişi gitmiş ve 12’si katliamda yaşamını yitirmiş. Yaşamını yitirenler hemşerilerimiz:
1. Eren Akın (1996)
2. Mehmet Hayta (1996)
3. Gözde ASLAN (1992)
4. Mehmet Ali Kılıç (1989)
5. Gülbahar Aydeniz (1984)
6. Onur Tan (1994)
7. Umut Tan (1997)
8. Canberk Bakış (1995)
9. Kasım Otur (1967)
10. Sezen Vurmaz (1962)
11. Ata Önder Atabay (1979)
12. Seyhan Yaylagül (1974)
On iki kişiyle ilgili olarak tanıyanların anlatımlarına yer verilmiş, ayrıca katliamdan yaralı olarak kurtulan Okan Aladağ (1996), Ümit Balın (1989), Murat Orçun Çalış (1992), Cem Çakır (1997), İbrahim Kanbal (1994) ve Oğult Özdemir’den (1992) de söz edilmiş.
3. Bölüm: Törenden Fotoğraflar…
84 sayfa kuşe kâğıda basılı çok sayıda fotoğraf var. Fotoğraflarda katledilen hemşerilerimizin çeşitli anıları yer almış.
Bizim türkülerimiz söyleniyor diye halaya duran ve katledilenleri, “En güçlü hafıza bile en zayıf mürekkepten solgundur” diyerek unutmamak ve kalıcı kılmak için kaleme alınan kitaptan birkaç alıntı yapmak istiyorum.
Ellerinde pankartlar
Gidiyor bu çocuklar
Kalkın ayağa kalkın
Gidiyor bu çocuklar
Ruhi Su, 1 Mayıs 1977 katliamından sonra yaptığı bu marşta başka bir dörtlükte de Taksim Meydanı için, “Bu meydan kanlı meydan” diyordu. 10 Ekim 2015 günü de Ankara Tren Garı önü kanlı meydan olmuştu.
“Ankara Büyükşehir Belediyesi bir cenaze arabası vermedi” cümlesini okuduğumda sağın ne kadar insanlık düşmanı olduğunu daha iyi anladım.
Sanatçı hemşerimiz Abdullah Bakış’ın oğlu Canberk’in, “Bunlar sanatçı olmaz, ben sana bağlama çalacağım baba” cümlesi ise hüzünlendirdi beni…