8 Kasım 1918 Cuma gecesiydi.
Biri duvarda asılı diğeri masanın ortasında yer alan iki gaz lambası odayı ışıtmaya çalışıyordu.
Toplantıya henüz 37 yaşındaki Osmanlı subayı Mustafa Kemal başkanlık yapıyordu.
Solunda yaveri Cevat Abbas ayaktaydı.
İkinci Ordu Komutanı Nihat Paşa, Merkez Komutanı Hulusi (Akdağ), Nalbantzade Ahmet, Askeri İmalathaneler Müdürü Ahmet Remzi (Yeni Adana gazetesi kurucusu), Ramazanoğlu Kadri, Mücavirzade Mustafa Efendi, İsmail Sefa (Özler) pür dikkat Mustafa Kemal’i dinliyordu.
Paşa, Mondoros Mütarekesi’nin neler getireceğini anlatıp, kısa süre sonra Adana’nın işgal edileceğini söyledi.
Odada buz gibi bir hava esti.
Mücavirzade Mustafa Efendi, Adana şivesiyle ‘Paşam, biz bu saatten sonra payitaht, padişah tanımıyoruz. Malımız, canımız ve çocuklarımızla sana tabiyiz. Öldürmeden ölmeyeceğiz” dedi.
Kısa bir duraklama oldu. Mustafa Kemal, Mücavirzade Mustafa Efendi’nin sözlerini toplantıya katılan herkesin gözlerinden okuyabiliyordu.
Aynı tavrı Anadolu insanı gösterir miydi?
Mustafa Kemal yaveri Cevat Abbas’a sesizce ‘Oldu bu iş’ dedi.
Toplantı bitmiş, Milli Mücadele, Adana’da Şakirpaşa konağında başlatılmıştı.
Mustafa Kemal’in düşmanla mücadele edeceğini bildiren telgrafları, yaptığı bu gizli toplantılar Yıldırım Orduları komutanlığının lağvedilmesine neden oldu.
Artık Mustafa Kemal, padişah emriyle merkeze çağrılan bir subaydı.
10 Kasım 1918 gecesi İstanbul’a hareket etmek üzere Adana Garı’na geldi.
Adanalıların tutumundan çok mutlu olmuştu.
13 Kasım 1918’di.
Mustafa Kemali Adana’dan İstanbul’a taşıyan tren Haydarpaşa’daydı.
Padişah emri ile merkeze çağrılan Mustafa Kemal, Avrupa yakasına geçmek için Kartal istimbotuna binmişti ancak beklemesi gerekiyordu.
İşgal kuvvetlerinin donanmasın Boğaz’da geçit töreni vardı. Savaş gemilerindeki top namluları padişahın sarayına dönüktü.
İstanbul işgal edilmişti.
Yaveri Cevat Abbas, başını öne eğmişti. Çenesinden tutup kaldırdı. “Geldikleri gibi giderler” dedi.
Bu cümlede, Şakirpaşa Konağı’nda Adanalının ‘Öldürmeden ölmeyeceğiz’ güvencesi vardı…
Öyle oldu.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mehmet Uluğtürkan
İLHAM ADANA’DAN ADIM SAMSUN’DAN
8 Kasım 1918 Cuma gecesiydi.
Biri duvarda asılı diğeri masanın ortasında yer alan iki gaz lambası odayı ışıtmaya çalışıyordu.
Toplantıya henüz 37 yaşındaki Osmanlı subayı Mustafa Kemal başkanlık yapıyordu.
Solunda yaveri Cevat Abbas ayaktaydı.
İkinci Ordu Komutanı Nihat Paşa, Merkez Komutanı Hulusi (Akdağ), Nalbantzade Ahmet, Askeri İmalathaneler Müdürü Ahmet Remzi (Yeni Adana gazetesi kurucusu), Ramazanoğlu Kadri, Mücavirzade Mustafa Efendi, İsmail Sefa (Özler) pür dikkat Mustafa Kemal’i dinliyordu.
Paşa, Mondoros Mütarekesi’nin neler getireceğini anlatıp, kısa süre sonra Adana’nın işgal edileceğini söyledi.
Odada buz gibi bir hava esti.
Mücavirzade Mustafa Efendi, Adana şivesiyle ‘Paşam, biz bu saatten sonra payitaht, padişah tanımıyoruz. Malımız, canımız ve çocuklarımızla sana tabiyiz. Öldürmeden ölmeyeceğiz” dedi.
Kısa bir duraklama oldu. Mustafa Kemal, Mücavirzade Mustafa Efendi’nin sözlerini toplantıya katılan herkesin gözlerinden okuyabiliyordu.
Aynı tavrı Anadolu insanı gösterir miydi?
Mustafa Kemal yaveri Cevat Abbas’a sesizce ‘Oldu bu iş’ dedi.
Toplantı bitmiş, Milli Mücadele, Adana’da Şakirpaşa konağında başlatılmıştı.
Mustafa Kemal’in düşmanla mücadele edeceğini bildiren telgrafları, yaptığı bu gizli toplantılar Yıldırım Orduları komutanlığının lağvedilmesine neden oldu.
Artık Mustafa Kemal, padişah emriyle merkeze çağrılan bir subaydı.
10 Kasım 1918 gecesi İstanbul’a hareket etmek üzere Adana Garı’na geldi.
Adanalıların tutumundan çok mutlu olmuştu.
13 Kasım 1918’di.
Mustafa Kemali Adana’dan İstanbul’a taşıyan tren Haydarpaşa’daydı.
Padişah emri ile merkeze çağrılan Mustafa Kemal, Avrupa yakasına geçmek için Kartal istimbotuna binmişti ancak beklemesi gerekiyordu.
İşgal kuvvetlerinin donanmasın Boğaz’da geçit töreni vardı. Savaş gemilerindeki top namluları padişahın sarayına dönüktü.
İstanbul işgal edilmişti.
Yaveri Cevat Abbas, başını öne eğmişti. Çenesinden tutup kaldırdı. “Geldikleri gibi giderler” dedi.
Bu cümlede, Şakirpaşa Konağı’nda Adanalının ‘Öldürmeden ölmeyeceğiz’ güvencesi vardı…
Öyle oldu.
AYRINTILAR İÇİN İNSTAGRAM HESABIMI TAKİP EDEBİLİRSİNİZ.
https://www.instagram.com/p/DJ1FvVgoX-R/?igsh=MW9rOXcza2VycHA3