İşgalci Fransızların kışkırttığı Ermeni çeteleri Adana’da Türk kıyımı yapıyordu.
İşgal ve zulüm karşısında direnenler Torosların eteklerinde bir umudu filizlendirmek için toplananlar vardı.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte yorgun bir buharlı tren, ağır ağır Pozantı İstasyonu’na girdi.
Trenden ilk inen, henüz iki ay önce Milli Savunma Bakanı olarak göreve başlayan Kozan Mebusu Fevzi Çakmak’tı.
Üniformasıyla dimdikti. Heybetiyle güven veriyordu. Halk tekbirlerle karşıladı.
Ardından trenin kapısı bir kez daha açıldı.
Bu kez sivillerin arasından biri indi: Mustafa Kemal'di.
Kalabalıktan “Allah’ına kurban!” sesleri yükseldi, Toroslar yankılandı.
Mustafa Kemal, “Büyük Millet Meclisi Başkanı” sıfatıyla ilk kez bir kongreye katılıyordu.
Ankara, Sivas ve Kayseri heyetleri de trenden indi.
İstasyona yüz adım ötede, bir çınar ağacının gölgesinde masa kurulmuştu.
Bastonuna dayanarak güçlükle ayakta duran yaşlı bir adam,
Adana’da düşmanın yaptıklarını gözyaşlarıyla anlattı.
O an sessizlik çöktü. Yürekler sıkıştı.
Bu hüzün bir moralle dağıtılmalıydı. Kongre, bir öneriyle başladı:
“Bu kadar kahramanı bir araya toplayabilen bir şehre işgal altında dedirtmeyelim.”
Mustafa Kemal masaya eğildi, kararlı sesiyle konuştu:
“Adana Vilayeti’nin merkezini burada, hemen şimdi kuralım.”
Delegeler emekli askerlerden, tüccarlardan, çiftçilerden, memurlardan oluşuyordu.
Herkes merakla Mustafa Kemal’in kimi vali, kimi belediye reisi olarak önereceğini bekliyordu.
Ama o, bir sandık istedi.
“Her delege, kimin vali, kimin belediye başkanı olmasını istiyorsa, yazıp bu sandığa atsın,” dedi.
Sandık açıldı.
Vali olarak en çok oyu İsmail Sefa, Belediye Reisi olarak Dıblanzade Mehmet Fuat aldı.
Mustafa Kemal gülümsedi: “Hayırlı olsun.”
Alkışlar arasında yeni bir dönem başladı.
Cumhuriyetin ilanına daha üç yıl vardı.
Ama o gün, Torosların kapısı Pozantı’da,
Mustafa Kemal demokrasinin ilk nefesini estirmişti.
Kurtardığı, kurduğu ülkenin yönetim şeklini o gün belirlemişti.
Cumhuriyet'ti. Ve Türk'e çok yakışacaktı.
Yaşasın ‘Atatürk Cumhuriyeti’
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mehmet Uluğtürkan
5 Ağustos 1920, Perşembe günüydü…
İşgalci Fransızların kışkırttığı Ermeni çeteleri Adana’da Türk kıyımı yapıyordu.
İşgal ve zulüm karşısında direnenler Torosların eteklerinde bir umudu filizlendirmek için toplananlar vardı.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte yorgun bir buharlı tren, ağır ağır Pozantı İstasyonu’na girdi.
Trenden ilk inen, henüz iki ay önce Milli Savunma Bakanı olarak göreve başlayan Kozan Mebusu Fevzi Çakmak’tı.
Üniformasıyla dimdikti. Heybetiyle güven veriyordu. Halk tekbirlerle karşıladı.
Ardından trenin kapısı bir kez daha açıldı.
Bu kez sivillerin arasından biri indi: Mustafa Kemal'di.
Kalabalıktan “Allah’ına kurban!” sesleri yükseldi, Toroslar yankılandı.
Mustafa Kemal, “Büyük Millet Meclisi Başkanı” sıfatıyla ilk kez bir kongreye katılıyordu.
Ankara, Sivas ve Kayseri heyetleri de trenden indi.
İstasyona yüz adım ötede, bir çınar ağacının gölgesinde masa kurulmuştu.
Bastonuna dayanarak güçlükle ayakta duran yaşlı bir adam,
Adana’da düşmanın yaptıklarını gözyaşlarıyla anlattı.
O an sessizlik çöktü. Yürekler sıkıştı.
Bu hüzün bir moralle dağıtılmalıydı. Kongre, bir öneriyle başladı:
“Bu kadar kahramanı bir araya toplayabilen bir şehre işgal altında dedirtmeyelim.”
Mustafa Kemal masaya eğildi, kararlı sesiyle konuştu:
“Adana Vilayeti’nin merkezini burada, hemen şimdi kuralım.”
Delegeler emekli askerlerden, tüccarlardan, çiftçilerden, memurlardan oluşuyordu.
Herkes merakla Mustafa Kemal’in kimi vali, kimi belediye reisi olarak önereceğini bekliyordu.
Ama o, bir sandık istedi.
“Her delege, kimin vali, kimin belediye başkanı olmasını istiyorsa, yazıp bu sandığa atsın,” dedi.
Sandık açıldı.
Vali olarak en çok oyu İsmail Sefa, Belediye Reisi olarak Dıblanzade Mehmet Fuat aldı.
Mustafa Kemal gülümsedi: “Hayırlı olsun.”
Alkışlar arasında yeni bir dönem başladı.
Cumhuriyetin ilanına daha üç yıl vardı.
Ama o gün, Torosların kapısı Pozantı’da,
Mustafa Kemal demokrasinin ilk nefesini estirmişti.
Kurtardığı, kurduğu ülkenin yönetim şeklini o gün belirlemişti.
Cumhuriyet'ti. Ve Türk'e çok yakışacaktı.
Yaşasın ‘Atatürk Cumhuriyeti’