Dün okuduğum güzel bir söz. "Hiç olmak herşeyi kapsamak demektir. Hiçliği tercih edene, Allah herşeyi nasip eder." SÖZÜ BANA 22.05.2014 TARİHİNDE BURSA LİFE'DA YAZDIĞIM "BİZ İNSANOĞLU BİR HİÇİZ" YAZISINI HATIRLATTI.
"Biz insanoğlu bir hiçiz" demek, şu anlamlara gelmektedir.
- Evrensel Ölçekteki Küçüklük:
Evrende milyarlarca galaksi, yıldız ve gezegen varken, insanın ne kadar küçük ve geçici olduğu gerçeğini hatırlatır.
- Geçicilik, Fanilik ve Ölümcül Olmak:
Hayatın kısa oluşu, insanın dünyadaki varlığını sorgulamasına neden olur. Bir gün herkesin öleceği ve geride yalnızca bir iz bırakacağı gerçeği, insanı "hiçlik" duygusuyla yüzleştirir.
- Tevazu ve Bilgelik:
"Hiçlik" bazen, insanın kendini haddini bilen bir varlık olarak görmesini, kibirden uzaklaşmasını ve başkalarına karşı mütevazı olmasını ifade eder.
- Varoluşun Anlamını Arama:
Bu düşünce, aynı zamanda bir arayışın ifadesidir. İnsan, bu "hiçlik" içinde varoluşunun anlamını bulmaya çalışır. Belki de bu hiçlikten doğan farkındalık, insanın hayatına derinlik ve anlam katar.
Bu yüzden "biz insanoğlu bir hiçiz" ifadesi, bir gerçeğin kabul edilmesidir.
Bu düşünce, bir yandan insanı alçakgönüllülüğe çağırırken, diğer yandan evrenin büyüklüğü karşısında hayranlık ve derin bir huzur hissettirir.
Yukardaki felsefik hiçlik kavramı tarifinden sonra kendi dünyamdaki hiçliği dilim döndükçe anlatmaya çalışacağım.
Bilime dayanan aklı başında bir konu yakalarsam televizyon
seyrediyorum. TRT Müzik hariç. Haberler bile standartlaştığından artık zevkle seyredemiyorum. Biz neyiz? Yaşam ne? İnsan olarak tüm yaratıklardan üstün olmamıza rağmen neden aşağıların en aşağısı olabiliyoruz? Mikrokosmos yani mikro küçükler alemi milimetrenin, milyar kere, milyar kere, milyar kere, milyar kere milyon küçüğü demek. Makrokosmos yani büyükler alemi uzay, evren, kainat demek. Kilometrenin, milyar kere, milyar kere, milyar kere, milyar kere…..milyon büyüğü demek. Bir hiç olan zavallı biz insanoğlu bunun neresindeyiz? Bu konuyu günlük yazılarımda anlatmaya çalışıyorum. Anlatacağını iyi bilen, karşısındakini rahatlıkla anlamasını sağlayabilendir. Kısmet olursa gözlerimizde dev gibi büyüttüğümüz konuları, herkesin anlayacağı şekilde yazmaya çalışıyorum. Kuantum ne? Takyon ne? Işık hızı ne? Hep gözlerimizde büyüttüğümüz konular. Kısaca.. Kuantum, bizim özümüz. En küçük yapı taşımız olan atomu meydana getiren, atomdan milyar kere, milyar kere, milyar kere…küçük olan enerji parçacıklar. Peki bunlar nerden nasıl geliyor? Bunlar ışıktan hızlı hareket eden manevi alemdeki enerji parçacıkları takyonların bizim boyuta girmesiyle oluşuyor. Işık saniyede 300 000 km yol alırken, takyonlar ışık hızının çok üstünde hızla hareket ederler. Konuyu daha anlaşılır hale getirmek için biraz boyut kavramı üzerinde duralım. Çoğumuzun bildiği, en, boy, yükseklik yani üç boyutlu bir dünyada yaşıyoruz. Bir de dördüncü ele avuca sığmayan tam tarifi yapılamamış, matematiksel formüllerle kainatın kuruluşu on üç , onda sekiz milyar sene önce büyük patlamayla bizlerle buluşan dördüncü boyut zamanı ve mekanı unutmamak lazım. Yetmiş dört yıllık ömrümde, şöyle bir geriye baktığımda yaşamım saniyeler gibi geldi geçti diyorum. Zaman elle tutulmayan soyut bir kavram olduğunu bahsetmiştim. Zaman, DNA sarmalımıza sarılarak ömrümüzü belirliyor? Her şey güzel hoş. Zamanı anlayabilmemiz için beşinci boyuta ulaşmamız lazım. Bakınız şimdi bir de beşinci boyut çıktı. Peki bunun adı ne? Bilinç, düşünce… Allah! Allah! Gel de tarif et şimdi. Çok kısaca… Çizgi bir; kare iki; küp üç boyuttur. Karede, en, boy. Küp de ise en, boy, yükseklik vardır. Çizgi, kare ve küpü birer dünya kabul edersek; çizgi kareyi, kare küpü asla kavrayamadığı gibi hafızaları almaz. Bir üç boyutlu küre uzayında yaşayan biri için dördüncü boyut olan zamanı kavrayabilmemiz onun üst boyutu, beşinci boyut olan bilincin ne olduğunu anlamamız lazım. Biraz kafalarımız karıştı. BU KAİNATTA, ANNEMİZ KARNINDA DOĞMADAN ÖNCEKİ HAYATIMIZIN BELİRSİZLİĞİ YANINDA; DNA SARMALIMIZDA YAŞAMIMIZI BELİRLEYEN ZAMAN ENERJİMİZİN YOK OLUŞUYLA ÖLÜMÜ TADACAK OLAN BİZLERİZ. KAİNATTA MUTLAKA YOK OLUŞU TADACAKTIR. BÜYÜK PATLAMADAN ÖNCEKİ KAİNATIMIZIN BİLİMSEL, MATEMATİKSEL BELİRSİZLİĞİ, KAİNATIN YOK OLMASINDAN SONRAKİ BELİRSİZLİĞİYLE BİZ İNSANOĞLUYLA AYNIDIR. YAZIMIN BAŞINDA BELİRTTİĞİM GİBİ HİÇLİĞİ KABUL ETTİĞİMİZDE, KAİNATIN YARATICISI YARATANLA BÜTÜNLEŞİRİZ. İŞTE O ZAMAN HAYATIN, YAŞAMANIN, HİÇLİĞİN TADINI ALIRIZ.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mehmet Fuat ERGÜN
BİR HİÇ OLDUĞUMUZU NASIL ANLARIZ?
Dün okuduğum güzel bir söz.
"Hiç olmak herşeyi kapsamak demektir. Hiçliği tercih edene, Allah herşeyi nasip eder."
SÖZÜ BANA 22.05.2014 TARİHİNDE BURSA LİFE'DA YAZDIĞIM "BİZ İNSANOĞLU BİR HİÇİZ" YAZISINI HATIRLATTI.
seyrediyorum. TRT Müzik hariç. Haberler bile standartlaştığından
artık zevkle seyredemiyorum.
Biz neyiz? Yaşam ne? İnsan olarak tüm yaratıklardan üstün olmamıza rağmen neden aşağıların en aşağısı olabiliyoruz?
Mikrokosmos yani mikro küçükler alemi
milimetrenin, milyar kere, milyar kere, milyar kere, milyar kere milyon küçüğü demek.
Makrokosmos yani büyükler alemi uzay, evren, kainat demek. Kilometrenin, milyar kere, milyar kere, milyar kere, milyar kere…..milyon büyüğü demek.
Bir hiç olan zavallı biz insanoğlu bunun neresindeyiz?
Bu konuyu günlük yazılarımda anlatmaya çalışıyorum.
Anlatacağını iyi bilen, karşısındakini rahatlıkla anlamasını sağlayabilendir.
Kısmet olursa gözlerimizde dev gibi büyüttüğümüz konuları, herkesin anlayacağı şekilde yazmaya çalışıyorum.
Kuantum ne? Takyon ne? Işık hızı ne?
Hep gözlerimizde büyüttüğümüz konular.
Kısaca..
Kuantum, bizim özümüz. En küçük yapı taşımız olan atomu meydana getiren, atomdan milyar kere, milyar kere, milyar kere…küçük olan enerji parçacıklar.
Peki bunlar nerden nasıl geliyor?
Bunlar ışıktan hızlı hareket eden manevi alemdeki enerji parçacıkları takyonların bizim boyuta girmesiyle oluşuyor.
Işık saniyede 300 000 km yol alırken, takyonlar ışık hızının
çok üstünde hızla hareket ederler.
Konuyu daha anlaşılır hale getirmek için biraz boyut kavramı üzerinde duralım.
Çoğumuzun bildiği, en, boy, yükseklik yani üç boyutlu bir dünyada yaşıyoruz. Bir de dördüncü ele avuca sığmayan tam tarifi yapılamamış, matematiksel formüllerle kainatın kuruluşu on üç , onda sekiz milyar sene önce büyük patlamayla bizlerle buluşan dördüncü boyut zamanı ve mekanı unutmamak lazım.
Yetmiş dört yıllık ömrümde, şöyle bir geriye baktığımda yaşamım saniyeler gibi geldi geçti diyorum.
Zaman elle tutulmayan soyut bir kavram olduğunu bahsetmiştim.
Zaman, DNA sarmalımıza sarılarak ömrümüzü belirliyor?
Her şey güzel hoş. Zamanı anlayabilmemiz için beşinci boyuta
ulaşmamız lazım. Bakınız şimdi bir de beşinci boyut çıktı. Peki bunun
adı ne? Bilinç, düşünce…
Allah! Allah! Gel de tarif et şimdi.
Çok kısaca…
Çizgi bir; kare iki; küp üç boyuttur.
Karede, en, boy. Küp de ise
en, boy, yükseklik vardır.
Çizgi, kare ve küpü birer dünya kabul edersek; çizgi kareyi, kare küpü asla kavrayamadığı gibi hafızaları almaz.
Bir üç boyutlu küre uzayında yaşayan biri için dördüncü boyut olan
zamanı kavrayabilmemiz onun üst boyutu, beşinci boyut olan bilincin ne olduğunu anlamamız lazım.
Biraz kafalarımız karıştı.
BU KAİNATTA, ANNEMİZ KARNINDA DOĞMADAN ÖNCEKİ HAYATIMIZIN BELİRSİZLİĞİ YANINDA; DNA SARMALIMIZDA YAŞAMIMIZI BELİRLEYEN ZAMAN ENERJİMİZİN YOK OLUŞUYLA ÖLÜMÜ TADACAK OLAN BİZLERİZ. KAİNATTA MUTLAKA YOK OLUŞU TADACAKTIR.
BÜYÜK PATLAMADAN ÖNCEKİ KAİNATIMIZIN BİLİMSEL, MATEMATİKSEL BELİRSİZLİĞİ, KAİNATIN YOK OLMASINDAN SONRAKİ BELİRSİZLİĞİYLE BİZ İNSANOĞLUYLA AYNIDIR.
YAZIMIN BAŞINDA BELİRTTİĞİM GİBİ
HİÇLİĞİ KABUL ETTİĞİMİZDE, KAİNATIN YARATICISI YARATANLA BÜTÜNLEŞİRİZ.
İŞTE O ZAMAN HAYATIN, YAŞAMANIN, HİÇLİĞİN TADINI ALIRIZ.