Anneler, hayatın en özel ve en kıymetli varlıklarından biridir. Bir çocuğun ilk öğretmeni, ilk sığınağı, en büyük destekçisi ve çoğu zaman fedakârlığın sembolüdür. Sevgiyle büyüten, yol gösteren, hayatı boyunca evladının iyiliğini düşünen annedir. Annelerin sevgisi karşılıksız ve koşulsuzdur. Yorgunluk tanımadan ilgilenir, geceleri uykusuz kalır, küçücük başarılarla mutlu olur, en zor anlarda bile moral vermeyi bilir. Her toplumda, her kültürde anneye verilen değer büyüktür; çünkü bir toplumu yetiştiren, aslında o toplumun anneleridir.
Anne, ana, biz evlatlarını karnında bir gram et parçasıyken, dokuz ay kendini feda edercesine bir gramdan en az üç bin kat büyütetek bizleri dünyaya getiren ana. Hiç unutmam Romanya'da hanım arkadaşımız annesinin vefat haberini telefonla aldığında "Şimdi bundan sonra benimle ilgili güzel bir haberde kim annem gibi sevinecek." Sözlerini.
Biz erkeklerin doğum sancılarına dayanma gücü olmadığından; Yaratan tarafından annelerimize cennet ayakları altında hediyesiyle verilen ana. Yemeden, içmeden, giymeden biz evlatlarına kol geren ana.
Çocuklarının mutluluğu için huzursuz ailelerin içinde gördüğü her türlü şiddete dayanan ve evlatlarına sezdirmeyen ana. Çocukken altımızdan alan, bizleri yıkayan, çamaşırlarımızı yuyan, geceleri uyumayan, kendi sağlığından çok bizlerin sağlığını düşünen ana.
Evini derleyen, toplayan, yoklukta evde bulduklarıyla bir tas çorba yapıp önümüze koyan ana.
Hastalığımızda, "Aman size gelmesin bana gelsin" diyen ana. Bizim o taraf diliyle, "Gadan dağlara gide" diyen ana.
Tahsil hayatımızda okula aç karnına gitmemiz için sabah erken kalkıp birşeyler kursağımıza koyan ana.
İnanın annem, babam rahmetli oldular; geriye baktığımda babamın bizler için o kadar fedakarlığına karşı; anam anam diyor yüreğim.
İTÜ birinci sınıfa dayım. Ders çalışırken karnımın alt tarafında için için bir sancı oluştu. Verimli ders yapamıyorum. Babam Bursa Trafik Büro Amiri. Hemen beni Devlet Hastanesi doktorlarından Mustafa Hoşagasının özel muayehanesine götürdü. Tüm harici testler normal. Kan testinde lökosit biraz limit üstü çıktı. Risk yok ama, apandisit ameliyatına alalım diyor doktorumuz.
Anam, canım anam tam beş gün sandalyede benim yanımda ah, of demeden uyku yüzü görmeden bana refakatçı kaldı. Hele ameliyat sonrası narkoz tesiriyle ayılmam biraz gecikince; inanın başımda anamın yürek yakan çığlıklarıyla uyandım. Anam, anam canım anam.
Hastanede, dördüncü günü akşamı artık ayaklandım. Yandaki koğuslara hasta ziyaretine gidiyorum. Anam bakmış ben ortalıkta yokum. Bu oğlan üşür diye hırkamı eline alarak beni arıyor. Her koğuşa girdiğinde çocuğumu gören varmı diyor. Neyse beni koğuşun birinde buldu. Hırkamı giydirdi. Yatağıma ben önde annem arkada getirirken.. Annemi görenler "Teyze çocuğunu buldunmu?" Dediklerinde " Evet buldum. İşte önümde giden" der demez, "Maşallah teyze çocuğunda baya küçükmüş" diyerek gülüştüler hasta yakınları. Ben o zaman on sekiz yaşındayım. İşte ana. Evladı elli yaşında da olsa ana gözünde yine çocuk. Yine çocuk. Annem çok okumak istemiş. Dedem, kız çocuğu okuyupta ne yapacak. Sevgilisine mektupmu yazacak diye göndermemiş. Hatta öğretmen bir kaç kez eve gelerek annemin okula devam etmesi için dedeme ısrarcı olmuş. Nafile.
Annem ben ilkokula gittiğim zaman, okulumuzda açılan iki dönem okuma yazma kurşunu bitirerek okuma yazma öğrendi. Tahsili yok bir anne. Ama sanki yüksek tahsil yapmış gibiydi bizlerin gözünde. Daha bizler çocukken; aman yavrularım ayıp yerlerinizi kimseye göstermeyin. Orada mühür var. Yabancılar görürse mühür bozulur diye, bize nasihatta bulunan anam.
Bir keresinde Bursa'da lise sondayım. Babam eve sabaha karşı aşırı alkollü geldi. Annem kapıyı açınca hiç skandal yapmadan Tevfik nerde kaldın der demez bizler bir tokat sesiyle uyandık. Annem bizler duyup üzulmeyelim diye sesini çıkarmadan odasına çekildi. Ama bizlerin içinde bir yara. Canımız annemiz hiçbir hatası yokken şiddete maruz kaldı. Ve bizlere hiçbir şey olmamış gibi sabah gülümseyerek kalktı. Hatta sorduğumuzda "Yok oğlum karı koca arasında olur böyle şeyler. Baban sarhoştu. Biraz sesini yükseltti ve yattık." Dedi.
İŞTE ANA YÜREĞİ. EVLATLARI İÇİN. AMAN EVLATLARIM ÜZÜLMESİN DİYE ÇİLE ÇEKEN VE DIŞARIYA SIR VERMEYEN ANAM.
CENNET AYAKLARI ALTINDA OLAN TÜM ANNELERİMİZİ ANNELER GÜNÜNÜ KUTLAR, SAYGIYLA ELLERİNDEN ÖPERİM. RAHMETE KAVUŞMUŞ OLANLARIN MEKANLARI CENNET KABİRLERİ NUR OLSUN..
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mehmet Fuat ERGÜN
ANNELER GÜNÜ ANISINA CANIM ANAM
Anneler, hayatın en özel ve en kıymetli varlıklarından biridir. Bir çocuğun ilk öğretmeni, ilk sığınağı, en büyük destekçisi ve çoğu zaman fedakârlığın sembolüdür. Sevgiyle büyüten, yol gösteren, hayatı boyunca evladının iyiliğini düşünen annedir. Annelerin sevgisi karşılıksız ve koşulsuzdur. Yorgunluk tanımadan ilgilenir, geceleri uykusuz kalır, küçücük başarılarla mutlu olur, en zor anlarda bile moral vermeyi bilir. Her toplumda, her kültürde anneye verilen değer büyüktür; çünkü bir toplumu yetiştiren, aslında o toplumun anneleridir.
Anne, ana, biz evlatlarını karnında bir gram et parçasıyken, dokuz ay kendini feda edercesine bir gramdan en az üç bin kat büyütetek bizleri dünyaya getiren ana. Hiç unutmam Romanya'da hanım arkadaşımız annesinin vefat haberini telefonla aldığında "Şimdi bundan sonra benimle ilgili güzel bir haberde kim annem gibi sevinecek." Sözlerini.
Biz erkeklerin doğum sancılarına dayanma gücü olmadığından; Yaratan tarafından annelerimize cennet ayakları altında hediyesiyle verilen ana. Yemeden, içmeden, giymeden biz evlatlarına kol geren ana.
Çocuklarının mutluluğu için huzursuz ailelerin içinde gördüğü her türlü şiddete dayanan ve evlatlarına sezdirmeyen ana. Çocukken altımızdan alan, bizleri yıkayan, çamaşırlarımızı yuyan, geceleri uyumayan, kendi sağlığından çok bizlerin sağlığını düşünen ana.
Evini derleyen, toplayan, yoklukta evde bulduklarıyla bir tas çorba yapıp önümüze koyan ana.
Hastalığımızda, "Aman size gelmesin bana gelsin" diyen ana. Bizim o taraf diliyle, "Gadan dağlara gide" diyen ana.
Tahsil hayatımızda okula aç karnına gitmemiz için sabah erken kalkıp birşeyler kursağımıza koyan ana.
İnanın annem, babam rahmetli oldular; geriye baktığımda babamın bizler için o kadar fedakarlığına karşı; anam anam diyor yüreğim.
İTÜ birinci sınıfa dayım. Ders çalışırken karnımın alt tarafında için için bir sancı oluştu. Verimli ders yapamıyorum. Babam Bursa Trafik Büro Amiri. Hemen beni Devlet Hastanesi doktorlarından Mustafa Hoşagasının özel muayehanesine götürdü. Tüm harici testler normal. Kan testinde lökosit biraz limit üstü çıktı. Risk yok ama, apandisit ameliyatına alalım diyor doktorumuz.
Anam, canım anam tam beş gün sandalyede benim yanımda ah, of demeden uyku yüzü görmeden bana refakatçı kaldı. Hele ameliyat sonrası narkoz tesiriyle ayılmam biraz gecikince; inanın başımda anamın yürek yakan çığlıklarıyla uyandım. Anam, anam canım anam.
Hastanede, dördüncü günü akşamı artık ayaklandım. Yandaki koğuslara hasta ziyaretine gidiyorum. Anam bakmış ben ortalıkta yokum. Bu oğlan üşür diye hırkamı eline alarak beni arıyor. Her koğuşa girdiğinde çocuğumu gören varmı diyor. Neyse beni koğuşun birinde buldu. Hırkamı giydirdi. Yatağıma ben önde annem arkada getirirken.. Annemi görenler "Teyze çocuğunu buldunmu?" Dediklerinde " Evet buldum. İşte önümde giden" der demez, "Maşallah teyze çocuğunda baya küçükmüş" diyerek gülüştüler hasta yakınları. Ben o zaman on sekiz yaşındayım. İşte ana. Evladı elli yaşında da olsa ana gözünde yine çocuk. Yine çocuk. Annem çok okumak istemiş. Dedem, kız çocuğu okuyupta ne yapacak. Sevgilisine mektupmu yazacak diye göndermemiş. Hatta öğretmen bir kaç kez eve gelerek annemin okula devam etmesi için dedeme ısrarcı olmuş. Nafile.
Annem ben ilkokula gittiğim zaman, okulumuzda açılan iki dönem okuma yazma kurşunu bitirerek okuma yazma öğrendi. Tahsili yok bir anne. Ama sanki yüksek tahsil yapmış gibiydi bizlerin gözünde. Daha bizler çocukken; aman yavrularım ayıp yerlerinizi kimseye göstermeyin. Orada mühür var. Yabancılar görürse mühür bozulur diye, bize nasihatta bulunan anam.
Bir keresinde Bursa'da lise sondayım. Babam eve sabaha karşı aşırı alkollü geldi. Annem kapıyı açınca hiç skandal yapmadan Tevfik nerde kaldın der demez bizler bir tokat sesiyle uyandık. Annem bizler duyup üzulmeyelim diye sesini çıkarmadan odasına çekildi. Ama bizlerin içinde bir yara. Canımız annemiz hiçbir hatası yokken şiddete maruz kaldı. Ve bizlere hiçbir şey olmamış gibi sabah gülümseyerek kalktı. Hatta sorduğumuzda "Yok oğlum karı koca arasında olur böyle şeyler. Baban sarhoştu. Biraz sesini yükseltti ve yattık." Dedi.
İŞTE ANA YÜREĞİ. EVLATLARI İÇİN. AMAN EVLATLARIM ÜZÜLMESİN DİYE ÇİLE ÇEKEN VE DIŞARIYA SIR VERMEYEN ANAM.
CENNET AYAKLARI ALTINDA OLAN TÜM ANNELERİMİZİ ANNELER GÜNÜNÜ KUTLAR, SAYGIYLA ELLERİNDEN ÖPERİM. RAHMETE KAVUŞMUŞ OLANLARIN MEKANLARI CENNET KABİRLERİ NUR OLSUN..