Domates salçası ve biber salçası, Türk mutfağının temel vazgeçilmezleridir. Yemeklere zengin bir lezzet katar. Bir de “Salça olmak” diye bir deyim vardır. Argoda: Bulaşma, sataşma, zorla dahil olma veya rahatsız edecek ölçüde ilgi gösterme anlamında da kullanılan bir sözcüktür. Gopez de bir balık adıymış. Kediyle balığın ilgisini de siz kurun artık. Mekânın adı da ilginç. “Seferikeçi” …
Mahalle arasında şirin mi şirin bir kitap kafe. Yaşamı savunmakta inatçı olanların takıldığı bir yer olduğu için adını “Seferikeçi” koymuş olmalılar. @ Yunus Bekir Yurdakul Hocam’la buluşacağımız saate beş kala gitmişim. Hafta sonu, insanlar yeni yeni sokağa çıkmaya başlıyor.
Pencere kenarında karşılıklı duran deri kaplama antika koltuklardan birine oturdum. Pat diye bir kedi sıçradı kucağıma. Ürkmedim desem yalan olur. Patilerini göğsüme uzattı, ağzını ağzıma dayadı ve yılışmaya başladı. Çenesinin altını, sırtını ovaladıkça- sevdiğimden değil ha… korkumdan- daha da gevşemeye başladı bizimki. Adını sordum kafe sahibinden. “Salça” dedi, “O çok cana yakındır herkese salça olur, kendini sevdirmeye çalışır” dedi adam. Az sonra koltukta yalanan ikinci kediye ilişti gözüm. Bu da çok tatlıymış, bunun adı nedir dedim. “Onun adı da Gopez” dedi. Bilmediğimi belli etmek için “Gopez?” diye tekrarladım. “Bir balık cinsidir, bol kılçıklı bir balıktır. Asıl adı Kupes’dir, buralarda Gopez derler. Kim benzettiyse… ona benzetmiş” dedi. “Bakmayın öyle sefil durduğuna, Gopez çok yamandır, dayısını dövüyor” dedi. Arkadaş bu kedinin anasını anladım da dayısı ne alâka diye dudak büktüm adama sezdirmeden. “Salça, Gopez’in dayısı” dedi. Şaşırdım. Kedinin yedi şeceresini tutmuş adam!
Hemen yanımdaki sehpanın üzerinde duran kitaba ilişti gözüm. Kerem Işık’ın “Öteki Dünya” isimli kitabıymış. Ekim 2025’te basılmış, daha bir ay bile olmamış, dumanı tütüyor. Önümüzdeki hafta imza günü yapacaklarmış. Ben de, kaç yıldır yazmaya çalıştığım ikinci kitabımın adını “Öteki Dünya” koymuştum. “Olamaz!” dedim. İyiden iyiye şaşırdım. İmza gününe davet ettiler. Adam benim kitabımın ismini çalsın, ben de onun imza gününe gideyim öyle mi! :))
Gökyüzü parçalı bulutluydu, benim kafa da gökyüzü gibi karışmaya başlamıştı ki Bekir Hocam girdi kapıdan. Hadi Salça, salça olduğun yeter, benim sıkıntım bana yetiyor dedim ve Salça’yı indirdim kucağımdan.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Fatih DULKADİROĞLU
SALÇA
Domates salçası ve biber salçası, Türk mutfağının temel vazgeçilmezleridir. Yemeklere zengin bir lezzet katar. Bir de “Salça olmak” diye bir deyim vardır. Argoda: Bulaşma, sataşma, zorla dahil olma veya rahatsız edecek ölçüde ilgi gösterme anlamında da kullanılan bir sözcüktür. Gopez de bir balık adıymış. Kediyle balığın ilgisini de siz kurun artık. Mekânın adı da ilginç. “Seferikeçi” …
Mahalle arasında şirin mi şirin bir kitap kafe. Yaşamı savunmakta inatçı olanların takıldığı bir yer olduğu için adını “Seferikeçi” koymuş olmalılar. @ Yunus Bekir Yurdakul Hocam’la buluşacağımız saate beş kala gitmişim. Hafta sonu, insanlar yeni yeni sokağa çıkmaya başlıyor.
Pencere kenarında karşılıklı duran deri kaplama antika koltuklardan birine oturdum. Pat diye bir kedi sıçradı kucağıma. Ürkmedim desem yalan olur. Patilerini göğsüme uzattı, ağzını ağzıma dayadı ve yılışmaya başladı. Çenesinin altını, sırtını ovaladıkça- sevdiğimden değil ha… korkumdan- daha da gevşemeye başladı bizimki. Adını sordum kafe sahibinden. “Salça” dedi, “O çok cana yakındır herkese salça olur, kendini sevdirmeye çalışır” dedi adam. Az sonra koltukta yalanan ikinci kediye ilişti gözüm. Bu da çok tatlıymış, bunun adı nedir dedim. “Onun adı da Gopez” dedi. Bilmediğimi belli etmek için “Gopez?” diye tekrarladım. “Bir balık cinsidir, bol kılçıklı bir balıktır. Asıl adı Kupes’dir, buralarda Gopez derler. Kim benzettiyse… ona benzetmiş” dedi. “Bakmayın öyle sefil durduğuna, Gopez çok yamandır, dayısını dövüyor” dedi. Arkadaş bu kedinin anasını anladım da dayısı ne alâka diye dudak büktüm adama sezdirmeden. “Salça, Gopez’in dayısı” dedi. Şaşırdım. Kedinin yedi şeceresini tutmuş adam!
Hemen yanımdaki sehpanın üzerinde duran kitaba ilişti gözüm. Kerem Işık’ın “Öteki Dünya” isimli kitabıymış. Ekim 2025’te basılmış, daha bir ay bile olmamış, dumanı tütüyor. Önümüzdeki hafta imza günü yapacaklarmış. Ben de, kaç yıldır yazmaya çalıştığım ikinci kitabımın adını “Öteki Dünya” koymuştum. “Olamaz!” dedim. İyiden iyiye şaşırdım. İmza gününe davet ettiler. Adam benim kitabımın ismini çalsın, ben de onun imza gününe gideyim öyle mi! :))
Gökyüzü parçalı bulutluydu, benim kafa da gökyüzü gibi karışmaya başlamıştı ki Bekir Hocam girdi kapıdan. Hadi Salça, salça olduğun yeter, benim sıkıntım bana yetiyor dedim ve Salça’yı indirdim kucağımdan.