Dile kolay ama, bir asrı aşan bir zaman diliminden bahsediyoruz. Yüzyıllara dayanan imparatorluk geleneğinden, çağdaş dünya değerleriyle buluşmak ve yeni bir hayata evrilmek üzere yola çıkan Anadolu insanı, bin bir meşakkatli yolu aştı. Yokluk, yoksulluk içinde mücadeleler verdi.
600 yılı aşan imparatorluk yönetiminin kuruluş, yükseliş, duraklama ve çöküş olarak adlandırılan dönemlerini bütün olarak değerlendirdiğimizde; tüm toplum kesimlerini doğrudan etkileyecek askeri, hukuki, diplomasi, tedrisi, iktisadi, mali alanlarda muasırlaşma yönlü faaliyetlerin III. Selim zamanında başladığı, II. Mahmut zamanında daha bir hayat bulduğu söylenebilir.
Kayıtlara Islahat hareketleri olarak geçen ve imparatorluğun yapısında belirgin değişiklikleri amaçlayan uygulamalara, bürokratik işleyişle başlandı. Temel amaç, geleneksel yönetsel kurumların yerine merkezi ve modern devlet anlayışını hayata geçirecek uygulamaların başlatılması, devlet işleyişinin bu minval üzerine yürütülmesi düşüncesiydi. Askeri alanda yenilikler başlatıldı, Harbiye mektepleri ve Rüştiyeler açıldı, posta teşkilatı kuruldu, nüfus sayımı yapıldı. Klasik Osmanlıcayla gazetelerin yanı sıra, Arapça, Ermenice, Farsça, Fransızca, Rumca baskıları da yayımlanan bir gazete çıkarıldı. İmparatorluk bünyesindeki farklı kesimlerin dikkate alındığının ilk adımları atılmaya başlandı.
Bu yenilikçi çabaların temelinde yatan nedenlerin başında, sanayi devrimiyle üst aşamaya geçen ve dünyanın gidişatını belirleyen başat ülkeler olan Avrupa devletlerini yakalama düşüncesi ve farklı kökenlere mensup kesimlerinin ayrılıkçı çabalarını önleme ve imparatorluğun parçalanmasını engelleme anlayışı gelmektedir denebilir.
1789 Fransız İhtilali dünya tarihinde milliyetçilik ve milli devlet projesiyle dönüm noktası oldu. Farklı mensubiyetleri olan toplulukları bünyelerinde barındıran imparatorluklar için önemli kırılmalar yarattı. Milliyetçilik akımı, farklı mensubiyetleri olan toplulukları hareket geçirdi. İmparatorluktan ayrılma ve bağımsız devlet kurma isteklerini alenileştirdi. Kabul görmeyen bu istekler, isyanlar ve silahlı kalkışmayı da beraberinde getirdi.
19. yüzyıl Avrupası'nın hızla sanayileşmesi, sermaye ve üretim merkezi haline gelmesi, diğer coğrafyalardaki üretim, çalışma düzeni ve ekonomik sistemleri etkiledi. Sistem doğasının gereği, hammadde, ucuz işgücü ve yeni pazarlar arayışlarına başladı. Acımasız ve üst düzey rekabet ortaya çıktı. Ulaşım yollarının önemi arttı. Hammadde ve ucuz iş gücüne kolay ulaşma, yeraltı, yerüstü kaynaklarının kontrolü, üretilen malların pazarlanacağı güvenli limanlara ve yeni pazarlara ulaşma, yeni sömürgelere sahip olma ve tüm bu alanlarda tek söz sahibi olma düşüncesi emperyallerin önceliği oldu.
Silah sanayine yatırım arttı. Silahlanma, silahlara ulaşım kolaylığı, imparatorluklar bünyesindeki milli devlet kurma arayışında olan kitleleri etkiledi. Bu gruplar silah sanayini elinde bulunduran egemen güçlerle ittifak yapmaya, yer yer onların güdümüne gidecek bir sürece dahil oldular. Osmanlı İmparatorluğu bu süreçte milliyetçilik akımlarının etkisinde kaldı.
Avrupa’nın yoğun hareketlilik yaşadığı bu dönemde, 1. Paylaşım savaşı çıktı. Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve Bulgaristan Devleti’nin katılımcı olduğu ittifakla, tarih kitaplarında İtilaf Devletleri olarak anılan İtalya, Rusya ve İngiltere’nin oluşturduğu ittifak arasında, yani o dönemin en güçlü devletleri, sömürgeci güçleri ve imparatorlukları arasındaki bir savaş, yani paylaşım savaşı.
Osmanlı Devleti’nin dahil olduğu ittifak savaşı kaybetti. Bu savaşı yürüten imparatorluk kadroları İttihat Terakki Cemiyeti’nin kurucu kadrolarıdır. Bu kadrolarda bulunanlar, Osmanlı tedrisatından geçmiş bürokrat ve askeri unvanları olan şahsiyetlerdir. İttihat Terakki anlayışının temelini milli devlet kurma projesi ve Türk Milliyetçiliği oluşturmaktadır. Savaşın kaybedilmesiyle, İttihat Terakki’nin kurucu kadrosu ülkeyi terk ettiler.
İmparatorluğun çeşitli kademelerinde görev yapan ve ülkede kalan kadrolar Anadolu’ya geçerek, milli devlet kurma projesini sürdürdü. Samsun’dan başlayıp, Amasya, Sivas, Erzurum Kongreleri, daha farklı yerlerde yapılan toplantılar, farklı gruplarla yapılan ittifaklar ve farklı cephelerdeki süren savaşlar arasında Ankara’da Büyük Millet Meclisi açıldı. 1923 yılında Cumhuriyet kuruldu.
Oldukça meşakkatli zamanlar yaşanıp, ağır bedeller ödenerek Cumhuriyet yönetimi kuruldu. Çok kültürlü bir imparatorluk yapısının yerine, homojen bir toplum yaratma anlayışı benimsendi. Etnisiteye ve inanca dayalı homojenlik yaratma düşüncesi, devletin kuruluş felsefenin özünü oluşturdu. Bu felsefeye uygun anlayışla inşa edilen cumhuriyet yönetimiyle;
. Demokrasi inşa edilemedi.
. Seküler hayat benimsenemedi
. Özgürlükçü laiklik geliştirilemedi.
. Eşit Yurttaşlık anlayışı esas alınamadı.
. Ayırımcılık aşılamadı.
. Kutsalların esiri olundu.
. Dokunulmazların gölgesine sığınıldı.
. Sembollerin esaretinden çıkılamadı.
. Güvenlikçi politikalar benimsendi.
. Güvenlik nedeniyle evrensel hukuk uygulamalarından imtina edildi.
. Dil, din, ırk, cinsiyet temelli ayrımcılık ve ötekileştirici uygulamalar devam etti.
. Toplumsal mutabakat sağlanamadı.
Cumhuriyet demokrasiyle buluşamadı.
Bahanelere, abartılı böbürlenmelere gerek yok.
Çağdaş yönetim anlayışında, devlet hizmet aracıdır. Bunun temeli de evrensel hukuk kurallarına kayıtsız, şartsız bağlı olmaktır.
Cumhuriyetin demokrasiyle buluşması için, evrensel hukukun yol göstericiliğinde;
. Ayrımcı, ötekileştirici uygulamalardan vazgeçilmeli.
. Eşit Yurttaşlık temelli yönetim tesis edilmeli
. İnsan haklarına saygı devletin asli görevi olmalı.
. Adaletin egemen olduğu yönetsel yapı kurulmalı.
Barış, demokrasi ve insan hakları önceliğimiz olmalı...
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ali Ekber Pekşen
BARIŞ, DEMOKRASİ, İNSAN HAKLARI
Dile kolay ama, bir asrı aşan bir zaman diliminden bahsediyoruz. Yüzyıllara dayanan imparatorluk geleneğinden, çağdaş dünya değerleriyle buluşmak ve yeni bir hayata evrilmek üzere yola çıkan Anadolu insanı, bin bir meşakkatli yolu aştı. Yokluk, yoksulluk içinde mücadeleler verdi.
600 yılı aşan imparatorluk yönetiminin kuruluş, yükseliş, duraklama ve çöküş olarak adlandırılan dönemlerini bütün olarak değerlendirdiğimizde; tüm toplum kesimlerini doğrudan etkileyecek askeri, hukuki, diplomasi, tedrisi, iktisadi, mali alanlarda muasırlaşma yönlü faaliyetlerin III. Selim zamanında başladığı, II. Mahmut zamanında daha bir hayat bulduğu söylenebilir.
Kayıtlara Islahat hareketleri olarak geçen ve imparatorluğun yapısında belirgin değişiklikleri amaçlayan uygulamalara, bürokratik işleyişle başlandı. Temel amaç, geleneksel yönetsel kurumların yerine merkezi ve modern devlet anlayışını hayata geçirecek uygulamaların başlatılması, devlet işleyişinin bu minval üzerine yürütülmesi düşüncesiydi. Askeri alanda yenilikler başlatıldı, Harbiye mektepleri ve Rüştiyeler açıldı, posta teşkilatı kuruldu, nüfus sayımı yapıldı. Klasik Osmanlıcayla gazetelerin yanı sıra, Arapça, Ermenice, Farsça, Fransızca, Rumca baskıları da yayımlanan bir gazete çıkarıldı. İmparatorluk bünyesindeki farklı kesimlerin dikkate alındığının ilk adımları atılmaya başlandı.
Bu yenilikçi çabaların temelinde yatan nedenlerin başında, sanayi devrimiyle üst aşamaya geçen ve dünyanın gidişatını belirleyen başat ülkeler olan Avrupa devletlerini yakalama düşüncesi ve farklı kökenlere mensup kesimlerinin ayrılıkçı çabalarını önleme ve imparatorluğun parçalanmasını engelleme anlayışı gelmektedir denebilir.
1789 Fransız İhtilali dünya tarihinde milliyetçilik ve milli devlet projesiyle dönüm noktası oldu. Farklı mensubiyetleri olan toplulukları bünyelerinde barındıran imparatorluklar için önemli kırılmalar yarattı. Milliyetçilik akımı, farklı mensubiyetleri olan toplulukları hareket geçirdi. İmparatorluktan ayrılma ve bağımsız devlet kurma isteklerini alenileştirdi. Kabul görmeyen bu istekler, isyanlar ve silahlı kalkışmayı da beraberinde getirdi.
19. yüzyıl Avrupası'nın hızla sanayileşmesi, sermaye ve üretim merkezi haline gelmesi, diğer coğrafyalardaki üretim, çalışma düzeni ve ekonomik sistemleri etkiledi. Sistem doğasının gereği, hammadde, ucuz işgücü ve yeni pazarlar arayışlarına başladı. Acımasız ve üst düzey rekabet ortaya çıktı. Ulaşım yollarının önemi arttı. Hammadde ve ucuz iş gücüne kolay ulaşma, yeraltı, yerüstü kaynaklarının kontrolü, üretilen malların pazarlanacağı güvenli limanlara ve yeni pazarlara ulaşma, yeni sömürgelere sahip olma ve tüm bu alanlarda tek söz sahibi olma düşüncesi emperyallerin önceliği oldu.
Silah sanayine yatırım arttı. Silahlanma, silahlara ulaşım kolaylığı, imparatorluklar bünyesindeki milli devlet kurma arayışında olan kitleleri etkiledi. Bu gruplar silah sanayini elinde bulunduran egemen güçlerle ittifak yapmaya, yer yer onların güdümüne gidecek bir sürece dahil oldular. Osmanlı İmparatorluğu bu süreçte milliyetçilik akımlarının etkisinde kaldı.
Avrupa’nın yoğun hareketlilik yaşadığı bu dönemde, 1. Paylaşım savaşı çıktı. Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve Bulgaristan Devleti’nin katılımcı olduğu ittifakla, tarih kitaplarında İtilaf Devletleri olarak anılan İtalya, Rusya ve İngiltere’nin oluşturduğu ittifak arasında, yani o dönemin en güçlü devletleri, sömürgeci güçleri ve imparatorlukları arasındaki bir savaş, yani paylaşım savaşı.
Osmanlı Devleti’nin dahil olduğu ittifak savaşı kaybetti. Bu savaşı yürüten imparatorluk kadroları İttihat Terakki Cemiyeti’nin kurucu kadrolarıdır. Bu kadrolarda bulunanlar, Osmanlı tedrisatından geçmiş bürokrat ve askeri unvanları olan şahsiyetlerdir. İttihat Terakki anlayışının temelini milli devlet kurma projesi ve Türk Milliyetçiliği oluşturmaktadır. Savaşın kaybedilmesiyle, İttihat Terakki’nin kurucu kadrosu ülkeyi terk ettiler.
İmparatorluğun çeşitli kademelerinde görev yapan ve ülkede kalan kadrolar Anadolu’ya geçerek, milli devlet kurma projesini sürdürdü. Samsun’dan başlayıp, Amasya, Sivas, Erzurum Kongreleri, daha farklı yerlerde yapılan toplantılar, farklı gruplarla yapılan ittifaklar ve farklı cephelerdeki süren savaşlar arasında Ankara’da Büyük Millet Meclisi açıldı. 1923 yılında Cumhuriyet kuruldu.
Oldukça meşakkatli zamanlar yaşanıp, ağır bedeller ödenerek Cumhuriyet yönetimi kuruldu. Çok kültürlü bir imparatorluk yapısının yerine, homojen bir toplum yaratma anlayışı benimsendi. Etnisiteye ve inanca dayalı homojenlik yaratma düşüncesi, devletin kuruluş felsefenin özünü oluşturdu. Bu felsefeye uygun anlayışla inşa edilen cumhuriyet yönetimiyle;
. Demokrasi inşa edilemedi.
. Seküler hayat benimsenemedi
. Özgürlükçü laiklik geliştirilemedi.
. Eşit Yurttaşlık anlayışı esas alınamadı.
. Ayırımcılık aşılamadı.
. Kutsalların esiri olundu.
. Dokunulmazların gölgesine sığınıldı.
. Sembollerin esaretinden çıkılamadı.
. Güvenlikçi politikalar benimsendi.
. Güvenlik nedeniyle evrensel hukuk uygulamalarından imtina edildi.
. Dil, din, ırk, cinsiyet temelli ayrımcılık ve ötekileştirici uygulamalar devam etti.
. Toplumsal mutabakat sağlanamadı.
Cumhuriyet demokrasiyle buluşamadı.
Bahanelere, abartılı böbürlenmelere gerek yok.
Çağdaş yönetim anlayışında, devlet hizmet aracıdır. Bunun temeli de evrensel hukuk kurallarına kayıtsız, şartsız bağlı olmaktır.
Cumhuriyetin demokrasiyle buluşması için, evrensel hukukun yol göstericiliğinde;
. Ayrımcı, ötekileştirici uygulamalardan vazgeçilmeli.
. Eşit Yurttaşlık temelli yönetim tesis edilmeli
. İnsan haklarına saygı devletin asli görevi olmalı.
. Adaletin egemen olduğu yönetsel yapı kurulmalı.
Barış, demokrasi ve insan hakları önceliğimiz olmalı...