Gençlik takıntısı, benlik algısını temelden etkileyen psikolojik bir olgu
Gençlik takıntısı, benlik algısını temelden etkileyen psikolojik bir olgu
Gençlik takıntısı, benlik algısını temelden etkileyen psikolojik bir olgu
Haber Giriş Tarihi: 24.03.2025 14:51
Haber Güncellenme Tarihi: 24.03.2025 14:51
Kaynak:
Haber Merkezi
Haberyazilimi.com
Günümüzde genç ve güzel görünme baskısının yoğun olduğunu belirten uzmanlar, bu durumun birçok bireyde ‘gençlik takıntısı’na yol açabildiğini söylüyor.
Bu takıntının sadece fiziksel değişimlerle değil, benlik algısıyla da doğrudan ilişkili olduğunu vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Bu takıntının üstesinden gelebilmek için, kişinin özgüvenini sadece dış görünüşten değil, bilgi, deneyim ve içsel gelişim gibi daha derin ve kalıcı özelliklerden beslemesi gerekir.” dedi. Medyanın ve toplumsal baskıların, yaşlanmayı bir kayıp gibi gösterdiğine dikkat çeken Taşkın, kişinin özgüvenini sadece dış görünüşe dayandırmasının, kaygı ve depresyon riskini artırabileceği uyarısını yaptı.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, yaş ilerledikçe bazılarında görülen gençlik takıntısı hakkında bilgi verdi.
Dış görünüşe dayalı bir özgüven gençlik takıntısını beraberinde getiriyor
Gençlik takıntısının, bireylerin benlik algısını doğrudan etkileyen karmaşık bir süreç olduğunu ifade eden Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Gençliğin, genellikle fiziksel çekicilik, enerji ve toplumsal başarı ile özdeşleştirildiği bir toplumda, bu dönemin kaybı, özgüven üzerinde büyük bir sarsıntıya neden olabilir.” dedi.
İnsanların, gençliklerini kaybettikçe, kendi değerlerini ve yeteneklerini sorgulamaya başlayabileceklerine dikkat çeken Taşkın, “Bu, özellikle dış görünüşe dayalı bir özgüven geliştirmiş kişiler için daha belirgindir. Yani, gençlik takıntısı sadece fiziksel bir kayıp değil, bireyin kendini değerli hissetme biçiminin de bir kaybıdır. Eğer bir kişi, gençliğin getirdiği enerjiyi, güzelliği ve dinamizmi kendi kimliğiyle özdeşleştiriyorsa, yaşlanma süreci bu kimlik arayışını zorlaştırabilir.” şeklinde konuştu.
Özgüven, bilgi, deneyim ve içsel gelişim gibi derin ve kalıcı özelliklerden beslenmeli!
Bu tür takıntıların, sadece dışarıdan gelen yorumlarla değil, bireyin içsel dünyasında da bir gerilim yarattığını aktaran Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Kendini yaşlanmış ve değersiz hisseden bir kişi, sosyal ilişkilerde ve profesyonel hayatta daha fazla yalnızlık hissi yaşayabilir.” dedi.
Bu takıntının üstesinden gelebilmek için, kişinin özgüvenini sadece dış görünüşten değil, bilgi, deneyim ve içsel gelişim gibi daha derin ve kalıcı özelliklerden beslemesi gerektiğine vurgu yapan Taşkın, gençlik takıntısının sadece dışsal bir sorun değil, bireyin benlik algısını temelden etkileyen psikolojik bir olgu olduğuna işaret etti.
Medya ve toplumsal baskılar nedeniyle, yaşlanmak bir tehdit olarak algılanıyor…
Medya ve toplumsal güzellik standartlarının, yaşlanma algısını büyük ölçüde şekillendirdiğini dile getiren Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Genellikle yaşlanma bir kayıp ve olumsuz bir süreç olarak sunulur. Gençlik genellikle, güzellik ve dinamizmle özdeşleştirilir. Bu da yaşlılıkla birlikte fiziksel çekiciliğin azaldığı ve değer kaybedildiği algısını pekiştirir.” dedi.
Bu durumun insanların yaşlanmayı, zayıflık, mutsuzluk ve yalnızlık gibi duygularla ilişkilendirmesine yol açtığına dikkat çeken Taşkın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Toplum, genç yaşta fiziki çekiciliği bir başarı göstergesi olarak kabul ederken, yaşlanmayı adeta bir 'kusur' gibi gösteriyor. Özellikle kadınlar, medya tarafından sürekli genç ve pürüzsüz olmaya zorlanırken, yaşlılık dönemi sadece 'görünüşteki bir gerileme' değil, toplumsal olarak 'değersizleşme' gibi algılanabiliyor. Toplumsal baskılar, bireylerin yaşlanma sürecini kabullenmelerini zorlaştırırken, onlara sürekli genç görünme ve yaşlanmayı erteleme baskısı yapar. Sonuç olarak, yaş almak bir süreçken, yaşlanmak, genellikle bir tehdit olarak algılanır. Oysa yaşlanma, sadece biyolojik değil, aynı zamanda zenginleştirici bir deneyim de olabilir. Eğer toplum, yaşlanmayı olgunluk ve derinlik ile ilişkilendirseydi, yaşlanma daha sağlıklı ve olumlu bir süreç olarak görülebilirdi.”
Yaş almak ve yaşlanmak farklı kavramlar…
“Yaş almak ve yaşlanmak, sanki birbirinin aynıymış gibi kullanılan kavramlar ama psikolojik açıdan bakıldığında aralarında büyük bir fark var.” diyen Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, yaş almanın, sadece bir takvim sayfasını çevirmek gibi olduğunu ve her yıl bir rakam daha eklendiğini söyledi. Bunun sadece dışsal bir değişim, biyolojik bir süreç olduğunu da sözlerine ekleyen Taşkın, yaşın bir sayı olduğunu ve bu sayının içsel dünyamızda bir değişim yaratmayabileceğini aktardı ve devam etti:
“Oysa yaşlanmak, çok daha derin, psikolojik bir dönüşüm sürecidir. Yaşlanmak, zamanla şekillenen bir felsefedir. Yaş aldıkça, fiziksel görünümdeki değişimlerden ziyade, dünyaya bakış açımızın, değerlerimizin ve deneyimlerimizin ne kadar evrildiğini fark ederiz.
Psikolojik olarak yaşlanmak, büyümek, olgunlaşmak, hatalarımızdan ders alıp kendimizi yeniden şekillendirmek demektir. Bu, her yaşta bir yenilik keşfetmek gibi bir şeydir. Yaşlanmak, hayatı daha derin bir şekilde kavramak, içsel huzuru bulmak, geçmişi kabul edip geleceği daha bilinçli kucaklamak demektir.”
Genç görünme baskısı, kaygı ve depresyonu tetikleyebiliyor!
Sürekli genç görünme baskısının, bireylerin kimlik ve benlik algısını derinden etkileyebileceğini vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Bu tür bir baskı, kişilerin kendilerini yalnızca fiziksel görünümleriyle tanımlamalarına ve içsel dünyalarını ikinci plana atmaları sonucunu doğurur. Bu noktada, bireyler 'yeterli' olabilmek için sadece dışsal onayları arayarak, içsel kaynaklarını ve psikolojik esnekliklerini ihmal edebilirler. Çoğunlukla bu, bir tür 'görünüşsel kimlik' yaratmaya yol açar ve kişinin yaşamda gerçekten kim olduğunu sorgulamasına sebep olur.” dedi.
Dış görünüşe dayalı bu baskının, zamanla daha derin psikolojik problemlere yol açabileceğinin altını çizen Taşkın, sözlerini şöyle tamamladı:
“Kaygı ve depresyon, bu takıntılı düşüncelerin sonucunda ortaya çıkabilir, çünkü kişi, sürekli genç görünmek için harcadığı enerjinin, bir tür varlık kanıtlama çabası olduğunu fark etmeyebilir. Bu içsel çatışma, kişiyi 'olduğu gibi kabul edilmek' yerine, 'sürekli bir onay arayışına' sokar. Sosyal ilişkilerde ise, genç görünme baskısı, yüzeysel bağlar kurmaya yol açabilir. Çünkü birey, ilişkilerinde kendi gerçek benliğini sergilemek yerine, başkalarına bir 'maskeyle' yaklaşır, bu da gerçek bağlar kurmayı engeller.
Klinik açıdan, bu baskının etkileriyle başa çıkarken, bireylere içsel kimliklerini keşfetmeleri ve sadece dışsal güzellikten daha fazlasını değerli görmeleri yönünde rehberlik yapmak önemlidir. Onlara, dış görünüşün geçici olduğunu ve gerçek anlamda özgürlüğün, kendi içsel kaynakları ve kabulüyle geldiğini göstermeye çalışmak gerekir.”
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Gençlik takıntısı, benlik algısını temelden etkileyen psikolojik bir olgu
Gençlik takıntısı, benlik algısını temelden etkileyen psikolojik bir olgu
Günümüzde genç ve güzel görünme baskısının yoğun olduğunu belirten uzmanlar, bu durumun birçok bireyde ‘gençlik takıntısı’na yol açabildiğini söylüyor.
Bu takıntının sadece fiziksel değişimlerle değil, benlik algısıyla da doğrudan ilişkili olduğunu vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Bu takıntının üstesinden gelebilmek için, kişinin özgüvenini sadece dış görünüşten değil, bilgi, deneyim ve içsel gelişim gibi daha derin ve kalıcı özelliklerden beslemesi gerekir.” dedi. Medyanın ve toplumsal baskıların, yaşlanmayı bir kayıp gibi gösterdiğine dikkat çeken Taşkın, kişinin özgüvenini sadece dış görünüşe dayandırmasının, kaygı ve depresyon riskini artırabileceği uyarısını yaptı.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, yaş ilerledikçe bazılarında görülen gençlik takıntısı hakkında bilgi verdi.
Dış görünüşe dayalı bir özgüven gençlik takıntısını beraberinde getiriyor
Gençlik takıntısının, bireylerin benlik algısını doğrudan etkileyen karmaşık bir süreç olduğunu ifade eden Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Gençliğin, genellikle fiziksel çekicilik, enerji ve toplumsal başarı ile özdeşleştirildiği bir toplumda, bu dönemin kaybı, özgüven üzerinde büyük bir sarsıntıya neden olabilir.” dedi.
İnsanların, gençliklerini kaybettikçe, kendi değerlerini ve yeteneklerini sorgulamaya başlayabileceklerine dikkat çeken Taşkın, “Bu, özellikle dış görünüşe dayalı bir özgüven geliştirmiş kişiler için daha belirgindir. Yani, gençlik takıntısı sadece fiziksel bir kayıp değil, bireyin kendini değerli hissetme biçiminin de bir kaybıdır. Eğer bir kişi, gençliğin getirdiği enerjiyi, güzelliği ve dinamizmi kendi kimliğiyle özdeşleştiriyorsa, yaşlanma süreci bu kimlik arayışını zorlaştırabilir.” şeklinde konuştu.
Özgüven, bilgi, deneyim ve içsel gelişim gibi derin ve kalıcı özelliklerden beslenmeli!
Bu tür takıntıların, sadece dışarıdan gelen yorumlarla değil, bireyin içsel dünyasında da bir gerilim yarattığını aktaran Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Kendini yaşlanmış ve değersiz hisseden bir kişi, sosyal ilişkilerde ve profesyonel hayatta daha fazla yalnızlık hissi yaşayabilir.” dedi.
Bu takıntının üstesinden gelebilmek için, kişinin özgüvenini sadece dış görünüşten değil, bilgi, deneyim ve içsel gelişim gibi daha derin ve kalıcı özelliklerden beslemesi gerektiğine vurgu yapan Taşkın, gençlik takıntısının sadece dışsal bir sorun değil, bireyin benlik algısını temelden etkileyen psikolojik bir olgu olduğuna işaret etti.
Medya ve toplumsal baskılar nedeniyle, yaşlanmak bir tehdit olarak algılanıyor…
Medya ve toplumsal güzellik standartlarının, yaşlanma algısını büyük ölçüde şekillendirdiğini dile getiren Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Genellikle yaşlanma bir kayıp ve olumsuz bir süreç olarak sunulur. Gençlik genellikle, güzellik ve dinamizmle özdeşleştirilir. Bu da yaşlılıkla birlikte fiziksel çekiciliğin azaldığı ve değer kaybedildiği algısını pekiştirir.” dedi.
Bu durumun insanların yaşlanmayı, zayıflık, mutsuzluk ve yalnızlık gibi duygularla ilişkilendirmesine yol açtığına dikkat çeken Taşkın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Toplum, genç yaşta fiziki çekiciliği bir başarı göstergesi olarak kabul ederken, yaşlanmayı adeta bir 'kusur' gibi gösteriyor. Özellikle kadınlar, medya tarafından sürekli genç ve pürüzsüz olmaya zorlanırken, yaşlılık dönemi sadece 'görünüşteki bir gerileme' değil, toplumsal olarak 'değersizleşme' gibi algılanabiliyor. Toplumsal baskılar, bireylerin yaşlanma sürecini kabullenmelerini zorlaştırırken, onlara sürekli genç görünme ve yaşlanmayı erteleme baskısı yapar. Sonuç olarak, yaş almak bir süreçken, yaşlanmak, genellikle bir tehdit olarak algılanır. Oysa yaşlanma, sadece biyolojik değil, aynı zamanda zenginleştirici bir deneyim de olabilir. Eğer toplum, yaşlanmayı olgunluk ve derinlik ile ilişkilendirseydi, yaşlanma daha sağlıklı ve olumlu bir süreç olarak görülebilirdi.”
Yaş almak ve yaşlanmak farklı kavramlar…
“Yaş almak ve yaşlanmak, sanki birbirinin aynıymış gibi kullanılan kavramlar ama psikolojik açıdan bakıldığında aralarında büyük bir fark var.” diyen Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, yaş almanın, sadece bir takvim sayfasını çevirmek gibi olduğunu ve her yıl bir rakam daha eklendiğini söyledi. Bunun sadece dışsal bir değişim, biyolojik bir süreç olduğunu da sözlerine ekleyen Taşkın, yaşın bir sayı olduğunu ve bu sayının içsel dünyamızda bir değişim yaratmayabileceğini aktardı ve devam etti:
“Oysa yaşlanmak, çok daha derin, psikolojik bir dönüşüm sürecidir. Yaşlanmak, zamanla şekillenen bir felsefedir. Yaş aldıkça, fiziksel görünümdeki değişimlerden ziyade, dünyaya bakış açımızın, değerlerimizin ve deneyimlerimizin ne kadar evrildiğini fark ederiz.
Psikolojik olarak yaşlanmak, büyümek, olgunlaşmak, hatalarımızdan ders alıp kendimizi yeniden şekillendirmek demektir. Bu, her yaşta bir yenilik keşfetmek gibi bir şeydir. Yaşlanmak, hayatı daha derin bir şekilde kavramak, içsel huzuru bulmak, geçmişi kabul edip geleceği daha bilinçli kucaklamak demektir.”
Genç görünme baskısı, kaygı ve depresyonu tetikleyebiliyor!
Sürekli genç görünme baskısının, bireylerin kimlik ve benlik algısını derinden etkileyebileceğini vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Bu tür bir baskı, kişilerin kendilerini yalnızca fiziksel görünümleriyle tanımlamalarına ve içsel dünyalarını ikinci plana atmaları sonucunu doğurur. Bu noktada, bireyler 'yeterli' olabilmek için sadece dışsal onayları arayarak, içsel kaynaklarını ve psikolojik esnekliklerini ihmal edebilirler. Çoğunlukla bu, bir tür 'görünüşsel kimlik' yaratmaya yol açar ve kişinin yaşamda gerçekten kim olduğunu sorgulamasına sebep olur.” dedi.
Dış görünüşe dayalı bu baskının, zamanla daha derin psikolojik problemlere yol açabileceğinin altını çizen Taşkın, sözlerini şöyle tamamladı:
“Kaygı ve depresyon, bu takıntılı düşüncelerin sonucunda ortaya çıkabilir, çünkü kişi, sürekli genç görünmek için harcadığı enerjinin, bir tür varlık kanıtlama çabası olduğunu fark etmeyebilir. Bu içsel çatışma, kişiyi 'olduğu gibi kabul edilmek' yerine, 'sürekli bir onay arayışına' sokar. Sosyal ilişkilerde ise, genç görünme baskısı, yüzeysel bağlar kurmaya yol açabilir. Çünkü birey, ilişkilerinde kendi gerçek benliğini sergilemek yerine, başkalarına bir 'maskeyle' yaklaşır, bu da gerçek bağlar kurmayı engeller.
Klinik açıdan, bu baskının etkileriyle başa çıkarken, bireylere içsel kimliklerini keşfetmeleri ve sadece dışsal güzellikten daha fazlasını değerli görmeleri yönünde rehberlik yapmak önemlidir. Onlara, dış görünüşün geçici olduğunu ve gerçek anlamda özgürlüğün, kendi içsel kaynakları ve kabulüyle geldiğini göstermeye çalışmak gerekir.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
En Çok Okunan Haberler
Fendoğlu: Malatya’da Kayısı Üreticisine Acil Destek Şart
MHP Malatya Milletvekili Mehmet Fendoğlu, TBMM Genel Kurulu’nda söz alarak kayısı üreticilerinin yaşadığı zararı gündeme taşıyarak, “Malatya’da 9 ilçe ve 180’den fazla köyde kayısı bahçeleri dolu ve don nedeniyle büyük hasar gördü.” dedi.
ARAPGİR BELEDİYESİ KALDIRIM DENETİMİ YAPIYOR
Arapgir Belediyesi Zabıta Ekipleri, ilçe merkezinde vatandaşların kullanımına sunulan kaldırımların iş yerleri tarafından işgal edilmesinin önüne geçmek amacıyla denetimlerini aralıksız sürdürüyor. Zabıta Amirliği'ne bağlı ekipler, özellikle yoğun alışveriş bölgelerinde vatandaşların daha rahat bir şekilde kaldırımları kullanabilmelerini sağlamak için işyeri sahiplerini uyardı.
Bayraktar: Elektrik faturalarının yüzde 50’sini karşılıyoruz
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, elektrikte yeni bir zam planı olmadığını vurgulayarak “Devlet olarak faturaların yüzde 50’sini karşılamaya devam ediyoruz.” dedi.
İmamoğlu: Bu hukuksuzluk tarihimizin hiçbir döneminde yaşanmadı
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, ailesinin evlerinde yapılan aramalara ilişkin açıklama yaptı.
Malatya İpek Yolu Kariyer Fuarı'na Büyük Önem Veriyor
Malatya Valisi Seddar Yavuz, İnönü Üniversitesi Kongre Kültür Merkezi Mavi Salonunda düzenlenen İpek Yolu Kariyer Fuarı hakkında kamuoyuna bilgilendirmelerde bulundu.
Selçuk, flamingoların büyüleyici görüntülerine şahit oluyor
İzmir'in Selçuk ilçesinin Pamucak sahiline yakın çorak bölgesi, bu yıl flamingoların ve diğer kuş türlerinin göçü sırasında oluşan görüntülere ev sahipliği yapıyor.
Göktaş: Annelerin hesabına ödemeleri yapacağız
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, doğum yardımı kapsamında yapılan başvuruların değerlendirilmesinin ardından annelerin hesabına destek ödemelerinin yapmaya başlanacağını açıkladı.
Doğanşehir'de Kaza: 1 Kişi Öldü, 3 Kişi Yaralandı
Doğanşehir ilçesinde iki otomobilin çarpıştığı trafik kazasında bir kişi öldü 3 kişi yaralandı.
Fatih Erbakan’dan hükümete 'Çifte Standart' eleştirisi
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, partisinin Kastamonu İl Kongresi'nde yaptığı konuşmada hükümete yönelik sert eleştirilerde bulundu. Erbakan, özellikle belediyelere yönelik uygulamalarda ve ifade özgürlüğü alanında çifte standartların hâkim olduğunu savunarak, "Bir fiil suçsa herkes için suçtur, değilse de hiç kimse için değildir" dedi.
Adana Kültür Yolu Festivali'nde Sefo Rüzgârı!
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Adana Kültür Yolu Festivali, ikinci gününde Sefo konseriyle adeta tarih yazdı.
Alper Erözer'den Yeni Şarkı 'Gelme İstesen De'
Alper Erözer, yeni şarkısı "Gelme İstesen De" ile müzikseverlerle buluştu.
Doğum yardımına başvurular başladı
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Mahinur Özdemir Göktaş, Aile Yılı'nda hayata geçirilen doğum yardımlarına başvuruların, bugünden itibaren e-Devlet kapısı üzerinden alınmaya başladığını bildirdi.