deneme bonusu veren siteler canlı casino akademik sofia grandpashabet güncel adres betpark süperbetin giriş betebet bets10 Matadorbet vdcasino tipobet giriş deneme bonusu siteleri deneme bonusu veren siteler

Malatya'nın betonsever başkanları

YAŞAM 17.08.2020 - 20:53, Güncelleme: 15.06.2021 - 12:24
 

Malatya'nın betonsever başkanları

Battalgazi filmlerini hepiniz izlemişsinizdir. Cüneyt Arkın’ın hayat verdiği Battalgazi karakteri;..

Malatya, Battalgazi emaneti olarak görülmedi Battalgazi filmlerini hepiniz izlemişsinizdir. Cüneyt Arkın’ın hayat verdiği Battalgazi karakteri; “Malatya Serdarı” titri ile elinde kılıcı, koca Bizans ordusunu neredeyse tek başına hallaç pamuğuna çevirip bu toprakları bizlere emanet ederken bu günleri görseydi belki de Kocabaş Alyon ile o kadar da ileri geri etme durumuna gelmez, başka bir hal çaresi ararlardı.Aradan geçen yüzyıllar, Malatya toprakları için hiç de “Battalgazi emaneti” olarak görülmedi desek çok da yanılmış olmayız. Emanete ihanet! Hikâye, aslında bir emanete ihanet hikâyesi. Dedelerinden torunlarına “Destan Şehir” olarak intikal etmiş bir kentin, el birliği ile “Köküne kibrit suyu” dökme hikâyesi. Bu şehrin neresi yeşil? Yedi düvele “Yeşil Malatya” diye nam salan bu topraklara, günümüzde muhtelif sebeplerle ziyarete gelen tüm misafirlerin dudaklarından dökülen şu cümleler, aslında vahametin boyutlarını birazcık da olsa anlamamıza yardımcı olacaktır kanaatindeyim: “ Neresi yeşil bu şehrin acaba? Cevabı birazcık düşününce kolay bir soru; Rantından kazanılan dolar yeşil. Şimdi gelin hep birlikte yakın tarihimizde kısa bir yolculuğa çıkalım. Çıkalım ki görelim rant yeşili nasıl olurmuş. İnternette “Malatya’nın eski fotoğrafları” diye arattığınızda göreceksiniz ki özellikle 1930 ve 1960 lı yıllar arasında Malatya şehir merkezi etrafı yemyeşil bahçelerle çevrilmiş döneminin şirin bir Anadolu kenti. Bugün kentin en işlek caddelerinin o dönem neredeyse hiç araç barındırmayan fotoğraflarına bakarken yüzünüzde oluşacak anlık tebessümden bile anlayacaksınız ki; Siyah beyaz bir fotoğraftaki ağaç görselleri bile mutluluk sebebi. Hiç acımadan katlettiler güzelim bahçeleri Ancak mutluluğu doların o kapkara yeşilinde arayanlar için maalesef ki durum hiç de öyle olmadı tarih boyunca. Kendi menfaatini, milletin menfaatinin üzerine gökdelen yapanlar hiç acımadan katlettiler o güzelim bahçeleri. Çöşnük’le İstasyon Kavşağı arası 1319 hektar İlk olarak 1938 yılında bir Alman tarafından İmar planı yapıldı bu topraklarda. Kaç hektarlık bir alanda yapıldığına dair bilgimiz olmasa da en azından şehir merkezinde ve mevcut teşekkülü baz alarak yapıldığını biliyoruz. Sonra 1954 yılında İller Bankası marifetiyle 1319 hektarlık bir alanda bugünkü imar planının temelleri atıldı. Tarif edecek olursak Çöşnük ile Viraj kavşağı arasındaki bölge. Yıllar geçti, nüfus arttı. İhtiyaçlar çoğaldı ve planlara sığamaz olduk. 1985 senesinde sığamadığımız yerleri de kattık planlara. Yıl 2006 olduğunda ise 11 000 hektarlık bugünkü şehir merkezi olarak bilinen yerlerin “Revizyon İmar Planı” adı altında altyapısı oluşmuş oldu. İnsanlar için oksijen neyse, şehirler için planlı büyümek İnsanlar için oksijen neyse, planlı büyümek ve planları uzun vadeli uygulanabilir bir şekilde yapmak da şehirler için odur. Evet, belki planlarımız uygulanabilir ve kısa ve orta vadede şehrin ihtiyaçlarını karşılıyor gibi görünüyordu ama unuttuğumuz bir şey vardı: “Siyaset” Hedefimiz halka hizmet, semtimize uğramaz zimmet! Her seçim döneminde şehrimizi yönetecek kişileri dinlediğimizde üç aşağı beş yukarı duyduğumuz; “Bugünün değil 100 yıl sonrasının Malatya’sını inşa etmek üzere geliyoruz.” “Hiçbir vatandaşımıza ayrıcalık tanımadan, devletin tüm imkânlarını kanunlar çerçevesinde eşitçe bölüşerek geleceğin yeşil Malatya’sına koşuyoruz.” “Kendimiz için değil, kentimiz için depara kalkıyoruz.” “Hedefimiz halka hizmet, semtimize uğramaz zimmet.” Bu ve bu minvaldeki cümleler, toplumsal hafızası 15 günü geçmeyen şehrimiz için her beş yılda bir büyük umut ışığı olarak gözlerine far tutulan tavşan gibi tutuluyordu gözbebeklerimize. Alzheimer olmuş dedeler gibi.. Ancak seçimler bitip de sıra koltuklara oturmaya gelince istisnasız tüm başkanlarımız Alzheimer olmuş dedeler gibi verdikleri sözleri hatırlayamaz duruma geliyor ve biz gureba seçmenler için umutlar hep bir sonraki bahara tayin istiyordu. Her gelen, öncekine rahmet okutmak adına elinden ne geliyorsa yapmaya koyuluyordu. Şehrin planına  hançerler sokulurken İmarı planlanmış bir şehrin her yerine hançerler sokulurken adına “Plan tadilatı” denilerek kılıflar uyduruluyordu. Oysaki birazcık okuma yazması olan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı “Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 26. Maddesinin 1. Fıkrasını açıp okusa  (MADDE 26 – (1) İmar planı değişikliği; plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü, sosyal ve teknik altyapı dengesini bozmayacak nitelikte, kamu yararı amaçlı, teknik ve nesnel gerekçelere dayanılarak yapılır.) bu işi öyle kimsenin kafasına göre yapamayacağını, mutlaka kamu yararı olması gerektiğini öğrenecekti. Yaptılar birader, hem de ne yapmak Gelgelelim yaptılar birader! Hem de ne yapmak… Bölge bazında yaptılar, parsel bazında yaptılar. Kat adetlerini yükselttiler. Yoğunlukları hunharca artırdılar. Gözleri dönmüş gibiydi sanki. Garibim imar planı. Belediye meclisinde her parmak kalkışında böğrünün tam ortasından hançerleniyor ama sessiz çığlığını kimseye duyuramıyordu. Kentin her yerinden abuk sabuk siteler hem de birbirlerinin burnunun dibinden yükselmeye başlıyordu. Memleketin 1. Derece deprem bölgesi olmasına inat on katlı on beş katlı binalar hortladı her yerden. TOKİ’nin mezar taşları Eteklerine kurulan dağdan, yaz kış gelen rüzgâr ile nefes alan şehrin rüzgârının önüne mezar taşları misali TOKİ konutlarını dizdiler. Yüzlerce ağacı bir gecede alaşağı “Yol açıyoruz, hiç korkmayın daha güzellerini dikecez” bahanesiyle yüzlerce ağacı bir gecede alaşağı ettiler. Nerede bir yeşillik görseler vurdular kırbacı, nerede bir ağaç görseler kopardılar dalını. Yaz akşamları karşı komşunun burnunda çıkan sivilceyi sıkacak kadar dip dibe olan evlerimizin balkonlarında otururken sıcaktan bizi kurtaracak bir nefeslik rüzgâra bizi hasret bıraktılar. Ve farkında mısınız? Bütün bunları hep bir önceki yönetime rahmet okutarak el birliği ile başardılar. Hizmetin formülü: Yeşili yok et Geldiğimiz noktayı şöyle bir düşününce iki yol çıkıyor sanki karşımıza. Birincisi: Hizmet edeceksen yeşili yok edeceksin.İkincisi: Hizmet isteyeceğin kişileri iyi seçeceksin. Geç kalınmış sayılmaz.. Yazımızın başında Battalgazi’den bahsetmiş ve bizlere miras olarak bıraktığı bu topraklarda emanete ne kadar hassas davrandığımızı ifade etmeye çalışmıştık. Hiçbir şey için geç kalınmış sayılmaz ve zararın neresinden dönülse kardır. Artık eski başkanlara okunan rahmeti sonlandırma zamanıdır. Ne dersiniz çok şey mi istiyoruz? gazetemalatya.com  
Battalgazi filmlerini hepiniz izlemişsinizdir. Cüneyt Arkın’ın hayat verdiği Battalgazi karakteri;..

Malatya, Battalgazi emaneti olarak görülmedi

Battalgazi filmlerini hepiniz izlemişsinizdir. Cüneyt Arkın’ın hayat verdiği Battalgazi karakteri; “Malatya Serdarı” titri ile elinde kılıcı, koca Bizans ordusunu neredeyse tek başına hallaç pamuğuna çevirip bu toprakları bizlere emanet ederken bu günleri görseydi belki de Kocabaş Alyon ile o kadar da ileri geri etme durumuna gelmez, başka bir hal çaresi ararlardı.Aradan geçen yüzyıllar, Malatya toprakları için hiç de “Battalgazi emaneti” olarak görülmedi desek çok da yanılmış olmayız.

Emanete ihanet!

Hikâye, aslında bir emanete ihanet hikâyesi. Dedelerinden torunlarına “Destan Şehir” olarak intikal etmiş bir kentin, el birliği ile “Köküne kibrit suyu” dökme hikâyesi.

Bu şehrin neresi yeşil?

Yedi düvele “Yeşil Malatya” diye nam salan bu topraklara, günümüzde muhtelif sebeplerle ziyarete gelen tüm misafirlerin dudaklarından dökülen şu cümleler, aslında vahametin boyutlarını birazcık da olsa anlamamıza yardımcı olacaktır kanaatindeyim: “ Neresi yeşil bu şehrin acaba? Cevabı birazcık düşününce kolay bir soru;

Rantından kazanılan dolar yeşil.

Şimdi gelin hep birlikte yakın tarihimizde kısa bir yolculuğa çıkalım. Çıkalım ki görelim rant yeşili nasıl olurmuş.

İnternette “Malatya’nın eski fotoğrafları” diye arattığınızda göreceksiniz ki özellikle 1930 ve 1960 lı yıllar arasında Malatya şehir merkezi etrafı yemyeşil bahçelerle çevrilmiş döneminin şirin bir Anadolu kenti. Bugün kentin en işlek caddelerinin o dönem neredeyse hiç araç barındırmayan fotoğraflarına bakarken yüzünüzde oluşacak anlık tebessümden bile anlayacaksınız ki; Siyah beyaz bir fotoğraftaki ağaç görselleri bile mutluluk sebebi.

Hiç acımadan katlettiler güzelim bahçeleri

Ancak mutluluğu doların o kapkara yeşilinde arayanlar için maalesef ki durum hiç de öyle olmadı tarih boyunca. Kendi menfaatini, milletin menfaatinin üzerine gökdelen yapanlar hiç acımadan katlettiler o güzelim bahçeleri.

Çöşnük’le İstasyon Kavşağı arası 1319 hektar

İlk olarak 1938 yılında bir Alman tarafından İmar planı yapıldı bu topraklarda. Kaç hektarlık bir alanda yapıldığına dair bilgimiz olmasa da en azından şehir merkezinde ve mevcut teşekkülü baz alarak yapıldığını biliyoruz. Sonra 1954 yılında İller Bankası marifetiyle 1319 hektarlık bir alanda bugünkü imar planının temelleri atıldı. Tarif edecek olursak Çöşnük ile Viraj kavşağı arasındaki bölge.

Yıllar geçti, nüfus arttı. İhtiyaçlar çoğaldı ve planlara sığamaz olduk.

1985 senesinde sığamadığımız yerleri de kattık planlara. Yıl 2006 olduğunda ise 11 000 hektarlık bugünkü şehir merkezi olarak bilinen yerlerin “Revizyon İmar Planı” adı altında altyapısı oluşmuş oldu.

İnsanlar için oksijen neyse, şehirler için planlı büyümek

İnsanlar için oksijen neyse, planlı büyümek ve planları uzun vadeli uygulanabilir bir şekilde yapmak da şehirler için odur. Evet, belki planlarımız uygulanabilir ve kısa ve orta vadede şehrin ihtiyaçlarını karşılıyor gibi görünüyordu ama unuttuğumuz bir şey vardı: “Siyaset”

Hedefimiz halka hizmet, semtimize uğramaz zimmet!

Her seçim döneminde şehrimizi yönetecek kişileri dinlediğimizde üç aşağı beş yukarı duyduğumuz;

“Bugünün değil 100 yıl sonrasının Malatya’sını inşa etmek üzere geliyoruz.”

Hiçbir vatandaşımıza ayrıcalık tanımadan, devletin tüm imkânlarını kanunlar çerçevesinde eşitçe bölüşerek geleceğin yeşil Malatya’sına koşuyoruz.”

Kendimiz için değil, kentimiz için depara kalkıyoruz.”

Hedefimiz halka hizmet, semtimize uğramaz zimmet.”

Bu ve bu minvaldeki cümleler, toplumsal hafızası 15 günü geçmeyen şehrimiz için her beş yılda bir büyük umut ışığı olarak gözlerine far tutulan tavşan gibi tutuluyordu gözbebeklerimize.

Alzheimer olmuş dedeler gibi..

Ancak seçimler bitip de sıra koltuklara oturmaya gelince istisnasız tüm başkanlarımız Alzheimer olmuş dedeler gibi verdikleri sözleri hatırlayamaz duruma geliyor ve biz gureba seçmenler için umutlar hep bir sonraki bahara tayin istiyordu. Her gelen, öncekine rahmet okutmak adına elinden ne geliyorsa yapmaya koyuluyordu.

Şehrin planına  hançerler sokulurken

İmarı planlanmış bir şehrin her yerine hançerler sokulurken adına “Plan tadilatı” denilerek kılıflar uyduruluyordu. Oysaki birazcık okuma yazması olan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı “Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 26. Maddesinin 1. Fıkrasını açıp okusa  (MADDE 26 – (1) İmar planı değişikliği; plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü, sosyal ve teknik altyapı dengesini bozmayacak nitelikte, kamu yararı amaçlı, teknik ve nesnel gerekçelere dayanılarak yapılır.) bu işi öyle kimsenin kafasına göre yapamayacağını, mutlaka kamu yararı olması gerektiğini öğrenecekti.

Yaptılar birader, hem de ne yapmak

Gelgelelim yaptılar birader! Hem de ne yapmak… Bölge bazında yaptılar, parsel bazında yaptılar. Kat adetlerini yükselttiler. Yoğunlukları hunharca artırdılar. Gözleri dönmüş gibiydi sanki. Garibim imar planı. Belediye meclisinde her parmak kalkışında böğrünün tam ortasından hançerleniyor ama sessiz çığlığını kimseye duyuramıyordu. Kentin her yerinden abuk sabuk siteler hem de birbirlerinin burnunun dibinden yükselmeye başlıyordu. Memleketin 1. Derece deprem bölgesi olmasına inat on katlı on beş katlı binalar hortladı her yerden.

TOKİ’nin mezar taşları

Eteklerine kurulan dağdan, yaz kış gelen rüzgâr ile nefes alan şehrin rüzgârının önüne mezar taşları misali TOKİ konutlarını dizdiler.

Yüzlerce ağacı bir gecede alaşağı

“Yol açıyoruz, hiç korkmayın daha güzellerini dikecez” bahanesiyle yüzlerce ağacı bir gecede alaşağı ettiler. Nerede bir yeşillik görseler vurdular kırbacı, nerede bir ağaç görseler kopardılar dalını. Yaz akşamları karşı komşunun burnunda çıkan sivilceyi sıkacak kadar dip dibe olan evlerimizin balkonlarında otururken sıcaktan bizi kurtaracak bir nefeslik rüzgâra bizi hasret bıraktılar. Ve farkında mısınız? Bütün bunları hep bir önceki yönetime rahmet okutarak el birliği ile başardılar.

Hizmetin formülü: Yeşili yok et

Geldiğimiz noktayı şöyle bir düşününce iki yol çıkıyor sanki karşımıza. Birincisi: Hizmet edeceksen yeşili yok edeceksin.İkincisi: Hizmet isteyeceğin kişileri iyi seçeceksin.

Geç kalınmış sayılmaz..

Yazımızın başında Battalgazi’den bahsetmiş ve bizlere miras olarak bıraktığı bu topraklarda emanete ne kadar hassas davrandığımızı ifade etmeye çalışmıştık. Hiçbir şey için geç kalınmış sayılmaz ve zararın neresinden dönülse kardır. Artık eski başkanlara okunan rahmeti sonlandırma zamanıdır. Ne dersiniz çok şey mi istiyoruz?

gazetemalatya.com

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetemalatya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.