Gazetecinin kaderi

Yaşar KARAASLAN yazdı...

İlimizde 2-3 yıl öncesine kadar özllekle de kamu kurum ve kuruluşları tarafından sıkça bası toplantıları yapılırdı. Gerek valiliğin gerek belediyelerin gerekse de kamu-kurum ve kuruluşları bu toplantılrada kendileriyle ilgili çalışmaları anlatarak kamuya duyururdu. Özelliklede 2000’li yılların ikinci yarısından sonra kamu kuru-kuruluşlarının düzenlediği toplatılarda geleneksel hale gelen (2016 yılına kadar) pek de hoş olmayan bir uygulama vardı. Bu uygulamada; Gazeteciler toplantıya çağrılır selamlama ve bilgilendirmede sonra “Gazetecilere teşekkür” edilerek toplantılardan çıkarılırdı

Bu uygulama 2010’lu yıllardan sonra öyle bir hale geldi ki, “Ben dahil birçok meslektaşlarımı rencide etmeye başlamıştı. Önceleri ses çıkarmadığımız bu uygulamaya meslek mensupları olarak “Ya neyi gizliyorsunuz?” veya “Toplantıda onlarca kişi var. Onlar Memleket sevdalısı da biz gazeteciler memleket düşmanı mıyız?” ifadeleri ile tepki göstermeye başlamıştık. Daha sonra (15 Temmuz 2016’dan) “Memleket severlerin” kimler olduğunu gördük. O Yöneticilerin birçoğu “Memleket Düşmanı” olarak demir parmaklıklar ardına konmuştu ya. Her neyse...

Gazetecinin kaderidir. Layıkıyla görevini yapmaya çalıştığı an, birilerin tekerine çomak sokmaması olası değil. (Çünkü mesleğimizin özelliği bu)  

Bu yaşanmışlığı niye mi anlattım?

Anadolu Ajansı (AA) muhabiri bir genç meslektaşımız, (Tanımadığım ismini de ilk kez duyduğum bu kardeşim için meslektaşım tanımlamasını yürekten inanarak yaptım) Türkiye Cumhuriyeti’nin koskoca Bakanlarına, ülke gündemi ile ilgili sorular yönelttiği için çalıştığı kurum tarafından (AA) görevine son verilmiş ve bazı sosyal hakları da elinden alınmış.

Bu arkadaşımız terörist miymiş acaba? Şüpheye düşmekten kendimi alamadım.

Üzüldüm ama şaşırmadım.  Çünkü bizler yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz…

Hele de bu olaydan sonra. da daha sık yaşayacağız gibi...