Manisalı Şekerci Hüseyin Dede, asıl adıyla Hüseyin Ayçiçek (1914-1997), Manisa'nın manevi önderlerinden biri olarak tanınır. Tarihi Bedesten'in karşısındaki küçük dükkânında, sabah namazından yatsı namazına kadar, fakir fukaranın, garip gurebanın, hastaların derdine deva olabilmek için çalışmıştır. Kendisine gelen insanların yalnızca manevi değil, maddi sıkıntılarına da çözümler aramış, dünya-ahiret dengesini gözetmiştir.
Avrupa'da, Ortadoğu ve Amerika'da tanınan Hüseyin Dede, hizmetle geçen ömrü boyunca birçok kişinin gönlünde iz bırakmıştır. Vefatının ardından, anısını yaşatmak için Manisa'nın Güzelyurt mahallesinde "Şekerci Dede Camisi" inşa edilmiştir.
Boşuna değil Yüce Yaratan’ın ilk emri oku. Herkes okuyacak. Ama ikinci emri kalem. Şart değil herkesin yazması.
Bende kendi çapımda okuduklarımı gördüklerimi ve ders aldıklarımı bilgimin zekatı olarak yazmaya çalışıyorum.
NASIL MALIN MÜLKÜN ZEKATI VARSA, BİLGİNİNDE ZEKATI OLMALI
1985 Manisa. Asil Nadir dönemi Vestel’in kuruluş aşamasında ilk müdürlerindenim.
O zamanlar Manisa Denizcilik Bankası Müdürü Ergün Tümer beyin, Hüseyin Dede hakkında anlattığı manevi yaşanmış bir olay, Hüseyin Dedeyle tanışmama vesile oldu.
Tesadüf Hüseyin Dede'nin karşı köşesinde babasını kaybetmiş eksozcu gence (Tortor lakaplı) arabamı tamir ettirirken buralarda bir Hüseyin Dede varmış; nasıl bulabilirim diye sorduğumda, Hüseyin Dedeyi karşımda buldum.
Elimi tuttu. Bir dede şevkatiyle kolumda sanki bazı izler arıyordu.
Sonraları nedenini tahmin etmeye çalıştım.
Doksan yaşlarında arkadaki mutfağıyla beraber 20 ila 25 metre karelik kitapçı dükkanı, her öğün ihtiyaç sahiplerinin yemeklerinin yendiği bir bereket yuvası.
Sırasıyla yaptığı işlerden dolayı; Eskici, Çizmeci, Kitapçı ve Şekerci Dede ünvanlarını almış gönül dostu muhterem bir zat.
Romanya'ya Vestel Genel Müdürü olarak atanana kadar tam dokuz sene akşamları arabamla evine götürdüm.1997 yılında rahmetli olana kadar Romanya'dan irtibatımız devam etti.
Onlarca yüzlerce ziyaretcisi gelirdi.
Bir gün olsun gelenlerin yüzlerine karşı, şunu şöyle yap, bunu böyle yap demezdi. Anlattıklarıyla dersini alan alır, almayanlar ise zamanlarını boşa harcamış olurlardı.
ÇOK AÇIK SÖYLÜYORUM BÖYLE GÜZEL BİR İNSANI TANIMAMIŞ OLSAYDIM; İNSANCA YAŞAMANIN GERÇEK MÜSLÜMANLIĞIN NE OLDUĞUNU
ANLAZYAMAZDIM.
Dedeyi tanıdığım süre içerisinde orada gördüklerimi bir kitap haline getirmeye çalıştım. Notlarım 250-300 sayfayı buldu. Kısmet olur Romanya'dan kesin dönüş yaptığımda basım aşamasına getirmeye çalışacağım inşallah.
Notlarımdan bazılarını sizlerle paylaşmak istedim.
Peki!.. Neler mi öğrendim?
- Akşamları dükkan ve evinin önünde bekleyen onlarca kedilere önceden hazırlattığı kilolarca akciğeri kendi elleriyle beslemesi.
- Kıyamet ne zaman kopacak sorusuna. "İnsanlara şevkat, hayvanlara merhamet oldukça Yaratan bu dünyanın defterini dürmez" demesi.
İNSAN VE HAYVAN SEVGİSİ.
- Balkonda oturan bir kadının üsteki komşusuna bağırarak "Hatice Hanım bir çay yap da gelek içek." demesinin kul hakkı olduğunu. Yani kul hakkının yalnız para ile değil sesini yükselterek karşısına değer vermemenin kul hakkına gireceğini.
KUL HAKKI.
- İngiltere iş sayahatim sonrası. "Dede, elin gavuru ne güzel bir sistem kurmuş." dediğimde.
" Gavur deme. Sus bir tövbe eder senden benden daha yakın olur Yaratana" demesi.
Yani gavura bile gavur denemeyeceğini. Bir kişinin gavur kararının ancak Allah'a ait olduğunu.
KENDİNİ ALLAH YERİNE KOYMAMAK.
- O küçücük dükkanında günde 400’ün üzerinde ekmek dağıtması. "Fuat Bey sen biliyormusun bir ekmek almak için dört saatlik yoldan yürüyerek gelenler var." demesi.
YARDIM.
- Masasında duran dört adet nardan eleriyle yoklayıp en iyisini, en irisini, en güzelini seçerek bana vermesi. Sorduğumda.
"Verirken bile en iyisini vereceksin."
Sonraları dikkatle gözlediğimde parayı verirken bile temizini seçmesi.
VERİRKEN EN İYİSİNİ VERMEK. İNSANA DEĞER VERMEK.
- Nefsini, egonu yendiğinde ne olursan ol insan olarak yüceleceğini.
KENDİ ÇIKARINI ÖN PLANA ALMAMAK.
- Özellikle kadın ziyaretçilerine " Asla şeyh aramayınız.
Sizin şeyhiniz kocanızdır." demesi.
ALLAH'LA KUL ARASINA ARACI KOYMAMAK.
- Senelerce çalışmasına rağmen, hayatında hiç cüzdan kullanmaması. Dükkanının kira olması. Dikili bir ağacının olmaması.
DİNİ ÇIKAR İÇİN KULLANMAMAK
- Kapısına gelen bir sarhoşa para vermesi. Nedenini sorduğumda "Ben vermesem başka birini kapısına gidecek ve o kişiyi rahatsız edecekti." Demesi.
HOŞGÖRÜ VE KOMŞUSUNU KORUMA
- İtalya iş seyahatimde, bana dört adet çizi vermesi. Dede İtalya'ya gidiyorum. Orada çok var dememe rağmen; orada lazım olur dedi. Eşim valizimi hazırlarken koyma çizileri dememe rağmen, eşm Dede boşuna söylememiştir. Ben yine iki tane koyayım dedi.
Ramazan oruçluyum. Pazar günü saat 23.00 olmuş. Milano'da her taraf kapalı. Yaz günü. Daha iftarımı açmadım.
Otel odamda bir bardak suyla o iki çiziyle orucumu açtım. Nasılmı?
Ah! dedim. Keşke diğer ikisinide alsaydım.
İLERİYİ GÖRME
Manisa Organize cami genç imamık üzüntülü, motorunu çalmışlar. Dedeye söyledim. Çalan için helal etsin dedi.
İmama söylediğimde güldü. Nasıl hırsıza helal et diyeyim.
Benim zorlamamla söylettim. Bir hafta sonra igenç imam kardeşim mutlu. Babası tarafından İzmir'de tesadüf karakolun önünde bulundu.
HELAL MAL HIRSIZA HARAM OLUR