kitap fuarı

SADECE DİSİPLİNSİZLİK Mİ?

GÜNDEM 07.02.2025 - 18:39, Güncelleme: 07.02.2025 - 18:39
 

SADECE DİSİPLİNSİZLİK Mİ?

Malatya Eski Valisi Ulvi Saran Yazdı
Kılıçlı yemin eyleminde bulunan teğmenlerin “ordudan ihraç edilmeleri” kararı, toplumun değişik kesimlerinde yaygın tepkilere yol açmasının yanı sıra, özellikle uygulanan yaptırımın ağırlığı konusunda uzun süre devam edeceği anlaşılan bir tartışma dönemini başlattı. Yüksek Disiplin Kurulu’nca oy çokluğuyla alınan kararın metninde; Teğmenlerin, 2023’te kaldırılan subay andı metnini izinsiz okumakla, “metinde yer alan değerlerin dışlandığına dair bir algı oluşturarak TSK’yı tartışılır hale getirdikleri, bu suretle toplumun ayrışmasına ve ordunun millet nezdinde yıpranmasına sebep oldukları” gerekçesi yer aldı. Teğmenlerin ihraç kararı, her ne kadar orduyu yıprattıkları gerekçesine dayandırılmışsa da, disiplinsizliğe neden oluşturan eylemin “yapılma amacının,” “okunan yemin metninin” ve eylem sırasında atılan “sloganların” ideolojik ve dolayısıyla politik bir öz ve içerik taşıdıkları gerçeğini ve bu çerçevede incelenmeleri gerektiğini göz ardı etmek mümkün değil. Öncelikle belirtelim ki, bu yazının amacı teğmenlere verilen ihraç kararının yerinde olup olmadığını tartışmak değildir. Disiplin boyutu dışında, kararın alınmasında baskın bir rol oynayan siyasi olgu ve dinamiklerin etkisini ve iktidarın yapı ve işleyişiyle olan ilişkilerini analiz etmektir. Eylemin gerçekleştirilme biçimi ve izlediği aşamalar, ordunun hiyerarşik yönetim esasları ve norm düzenine aykırılığı itibariyle bir “disiplinsizlik” olayıdır. Ancak konu sadece bir disiplinsizlikten ibaret değildir. Teğmenlerin 2023 değişikliğiyle yürürlükten kaldırılan yemin metnini, sıralı amirlerince talepleri reddedilmesine rağmen tören meydanında alternatif bir girişim ve organizasyonla sloganlar eşliğinde okumaları, ideolojik bir arka planı ve siyasi hedefleri olan “aksiyondur.” Buna karşılık, gerekçeleri arasında yer verilmese de ordu komutasınca alınan ihraç kararı, eylemin taşıdığı örtülü siyasi amaca karşı yine örtülü olarak gösterilen siyasi bir “reaksiyondur.” Metnin önceki hali şu şekildeydi: “And içeriz ki; laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller, karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız; şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacak ve şerefimizle öleceğiz.” 2023 değişikliği ile getirilen askerlik yemini ise şu şekilde düzenlenmiştir: “Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde, milletime ve cumhuriyetime, doğruluk ve muhabbetle hizmet, kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu, Türk sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine and içerim.” Görüldüğü üzere, metnin eski halinde “laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti” ve “kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır” gibi, “laiklik ilkesine” vurgu ve “zımnen” rejimin “korunması ve kollanmasıyla” ilgili ifadeler yer almaktaydı. Yeni metnin içeriğinde ise, rejimin “laiklik niteliği” ve “korunmasıyla” ilgili hiç bir ima ve ifade yer almamış; “millete ve cumhuriyete hizmet,” “kanunlara itaat,” gerektiğinde “vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda hayatını feda etmek” üzerine and içileceği belirtilmiştir. Siyasi rejimin ve devlet düzeninin temel ilkelerini ve kuruluş esaslarını, “yasama” ve “düzenleyici işlem tesis etme” gibi siyasi ve idari süreçleri izleyerek müzakere etme, belirleme, normatif esaslara büründürerek anayasa ve hukuk metinlerine yerleştirme yetkisi ve sorumluluğu, millete ve milleti temsilen siyasi iradeye aittir. Ordunun kurumsal yapısının veya ordu mensubu subayların görevi, yemin töreninde, bağlı oldukları idari hiyerarşinin kendileri için hazırladığı ve siyasi iradenin onayladığı yemin metnini okumaktan ibarettir. 2023’den sonra getirilen düzenleme ile yemin metninden çıkarılan ve teğmenlerin izin verilmediği halde ısrarla okumak istedikleri metindeki “laiklik” ifadesi ve “‘laik’ niteliği olan rejimi koruma kollama azminde olacakları” beyanı; açıkça bu ifadeleri metinden çıkaran TSK hiyerarşisinin ve onun bağlı olduğu siyasi iradenin bu konudaki tercih ve kararına yönelik “karşıt bir duruş” ve bir “manifestodur.” Yani özetle, alternatif yemin girişimi, her ne kadar sıradan bir olay gibi gözükse de temelinde belirli bir ideolojik düşünce ve amacın yattığı siyasi nitelikte bir eylemdir. Teğmenler, burada “durumdan vazife çıkarıp”yasama ve yürütme iradesinin yerine geçerek, onun tarafından yerine getirilmesi gereken bir fonksiyonu üstlenmişlerdir. Eylemin izinsiz yapılması ve gerçekleştirilme biçimi disiplinsizlik; eylem sırasında okunan yemin metninin içeriğinde yer alan ve tek başına değerlendirildiğinde kimsenin itiraz edemeyeceği ifadeler ve sloganlarla verilen mesaj, ideolojik ve siyasal bir tavırdır. Şüphesiz burada TSK yönetimi ve siyasi iktidar açısından temel sorun, teğmenlerin nihayet ideoloji ve siyasetin ilgi alanına giren bir konuda, belli bir inanç ve düşünceye sahip olduklarını ifade etmeleri değil; bunu resmi üniformalarıyla, resmi tören alanının içinde, belirlenen resmi tören formatına aykırı ve protest bir tarzda ifade etmeleridir. Yoksa “herkesin düşünce ve ifade özgürlüğü hakkına sahip olduğu” gerçeğinden hareketle, bu haklarını özel mahfillerinde veya dost çevrelerinde dile getirmeleri, hiç bir zaman tartışma konusu edilemezdi. Karar metni gerekçesinde yer almasa bile, siyasi iradeyi elinde tutan iktidar yönetiminin, maksatlı ve organize olduğu açıkça belli olan ve bir inatlaşma süreci içinde yürütülen “kılıçlı ve üniformalı” “alternatif yemin” eylemini; sivil siyasete ve siyasetin “norm ve ilke koyma” yetkisine yönelik bir karşı duruş ve imalı bir gözdağı olarak algılaması beklenen bir sonuçtur. Bu doğrultuda, yalnızca eylemin uygulanma biçimine ilişkin disiplinsizlik boyutu öne çıkmış olsa da; eylemin amaç ve içeriğinin taşıdığı ideolojik ve siyasi mesaj, muhatabınca gayet net olarak algılanmış ve hedefini bulmuştur. Bununla bağlantılı olarak, “ihraç” kararı, aslında eylemin şeklen taşıdığı disiplinsizlik boyutuna karşı değil, taşıdığı örtülü siyasi mesaja karşı verilmiştir. Yoksa “disiplinsizlik” boyutu, ihraç gibi mutlak ve nihai sonuç veren ağır bir müeyyidenin tek başına gerekçesi olamazdı. Kamuoyundan ve toplumun değişik kesimlerinden gelen tepkiler ve birbirine zıt bakış açıları çerçevesinde cereyan eden hararetli tartışmalar da “disiplinsizlik-ceza” ilişkisinin denge ve ağırlığıyla değil, Türkiye’de iki ayrı kesimin ideolojik ve siyasi karşıtlık ekseninde bir asırdır sürdürdükleri kronik çatışmanın niteliği ve dayandığı temel argümanlarla ilgilidir. Olayın disiplinsizlik boyutu, TSK Disiplin Yönetmeliği’nce soruşturmaya esas olacak ve yaptırıma bağlanacak bir konudur. Karar gerekçesinde sözel olarak yer almasa da zımnen ifade edilen, öte yandan ihraç kararının ağırlığından da açıkça anlaşılan ideolojik ve siyasi boyutu ise, “siyaset biliminin” inceleme konusudur. Burada eylemin amaç ve hedeflerinin “ideolojik ve siyasi bir nitelik taşıdığı” tespitini yapmakla kastedilen şey, olayın farklı siyasi bakış açılarından görünen yüzü ve dolayısıyla dar anlamda “parti siyaseti” türünden ideolojik ve siyasi karşıtlık alanına yansıyan yönü değildir. Eylemin ve eyleme karşı gösterilen ihraç kararı tepkisinin; geniş anlamda siyasi güç ve iktidar yapısı, siyasi iktidarın ele geçirilmesi ve sürdürülmesi alanındaki mücadelelerle doğrudan ilişkili olmasıdır. Bu değerlendirmeler sonucunda, doğal olarak karşımıza çıkan, “Askerin ideolojisi olabilir mi? Olmalı mıdır?” sorusunun cevabını bir başka yazımızda ele alacağız. Ulvi Saran-Karar
Malatya Eski Valisi Ulvi Saran Yazdı
Kılıçlı yemin eyleminde bulunan teğmenlerin “ordudan ihraç edilmeleri” kararı, toplumun değişik kesimlerinde yaygın tepkilere yol açmasının yanı sıra, özellikle uygulanan yaptırımın ağırlığı konusunda uzun süre devam edeceği anlaşılan bir tartışma dönemini başlattı.
Yüksek Disiplin Kurulu’nca oy çokluğuyla alınan kararın metninde;
Teğmenlerin, 2023’te kaldırılan subay andı metnini izinsiz okumakla, “metinde yer alan değerlerin dışlandığına dair bir algı oluşturarak TSK’yı tartışılır hale getirdikleri, bu suretle toplumun ayrışmasına ve ordunun millet nezdinde yıpranmasına sebep oldukları” gerekçesi yer aldı.
Teğmenlerin ihraç kararı, her ne kadar orduyu yıprattıkları gerekçesine dayandırılmışsa da, disiplinsizliğe neden oluşturan eylemin “yapılma amacının,” “okunan yemin metninin” ve eylem sırasında atılan “sloganların” ideolojik ve dolayısıyla politik bir öz ve içerik taşıdıkları gerçeğini ve bu çerçevede incelenmeleri gerektiğini göz ardı etmek mümkün değil.
Öncelikle belirtelim ki, bu yazının amacı teğmenlere verilen ihraç kararının yerinde olup olmadığını tartışmak değildir. Disiplin boyutu dışında, kararın alınmasında baskın bir rol oynayan siyasi olgu ve dinamiklerin etkisini ve iktidarın yapı ve işleyişiyle olan ilişkilerini analiz etmektir.
Eylemin gerçekleştirilme biçimi ve izlediği aşamalar, ordunun hiyerarşik yönetim esasları ve norm düzenine aykırılığı itibariyle bir “disiplinsizlik” olayıdır.
Ancak konu sadece bir disiplinsizlikten ibaret değildir. Teğmenlerin 2023 değişikliğiyle yürürlükten kaldırılan yemin metnini, sıralı amirlerince talepleri reddedilmesine rağmen tören meydanında alternatif bir girişim ve organizasyonla sloganlar eşliğinde okumaları, ideolojik bir arka planı ve siyasi hedefleri olan “aksiyondur.”
Buna karşılık, gerekçeleri arasında yer verilmese de ordu komutasınca alınan ihraç kararı, eylemin taşıdığı örtülü siyasi amaca karşı yine örtülü olarak gösterilen siyasi bir “reaksiyondur.”
Metnin önceki hali şu şekildeydi:
“And içeriz ki; laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller, karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız; şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacak ve şerefimizle öleceğiz.”
2023 değişikliği ile getirilen askerlik yemini ise şu şekilde düzenlenmiştir:
“Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde, milletime ve cumhuriyetime, doğruluk ve muhabbetle hizmet, kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu, Türk sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine and içerim.”
Görüldüğü üzere, metnin eski halinde “laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti” ve “kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır” gibi, “laiklik ilkesine” vurgu ve “zımnen” rejimin “korunması ve kollanmasıyla” ilgili ifadeler yer almaktaydı.
Yeni metnin içeriğinde ise, rejimin “laiklik niteliği” ve “korunmasıyla” ilgili hiç bir ima ve ifade yer almamış; “millete ve cumhuriyete hizmet,” “kanunlara itaat,” gerektiğinde “vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda hayatını feda etmek” üzerine and içileceği belirtilmiştir.
Siyasi rejimin ve devlet düzeninin temel ilkelerini ve kuruluş esaslarını, “yasama” ve “düzenleyici işlem tesis etme” gibi siyasi ve idari süreçleri izleyerek müzakere etme, belirleme, normatif esaslara büründürerek anayasa ve hukuk metinlerine yerleştirme yetkisi ve sorumluluğu, millete ve milleti temsilen siyasi iradeye aittir.
Ordunun kurumsal yapısının veya ordu mensubu subayların görevi, yemin töreninde, bağlı oldukları idari hiyerarşinin kendileri için hazırladığı ve siyasi iradenin onayladığı yemin metnini okumaktan ibarettir.
2023’den sonra getirilen düzenleme ile yemin metninden çıkarılan ve teğmenlerin izin verilmediği halde ısrarla okumak istedikleri metindeki “laiklik” ifadesi ve “‘laik’ niteliği olan rejimi koruma kollama azminde olacakları” beyanı; açıkça bu ifadeleri metinden çıkaran TSK hiyerarşisinin ve onun bağlı olduğu siyasi iradenin bu konudaki tercih ve kararına yönelik “karşıt bir duruş” ve bir “manifestodur.”
Yani özetle, alternatif yemin girişimi, her ne kadar sıradan bir olay gibi gözükse de temelinde belirli bir ideolojik düşünce ve amacın yattığı siyasi nitelikte bir eylemdir. Teğmenler, burada “durumdan vazife çıkarıp”yasama ve yürütme iradesinin yerine geçerek, onun tarafından yerine getirilmesi gereken bir fonksiyonu üstlenmişlerdir.
Eylemin izinsiz yapılması ve gerçekleştirilme biçimi disiplinsizlik; eylem sırasında okunan yemin metninin içeriğinde yer alan ve tek başına değerlendirildiğinde kimsenin itiraz edemeyeceği ifadeler ve sloganlarla verilen mesaj, ideolojik ve siyasal bir tavırdır.
Şüphesiz burada TSK yönetimi ve siyasi iktidar açısından temel sorun, teğmenlerin nihayet ideoloji ve siyasetin ilgi alanına giren bir konuda, belli bir inanç ve düşünceye sahip olduklarını ifade etmeleri değil; bunu resmi üniformalarıyla, resmi tören alanının içinde, belirlenen resmi tören formatına aykırı ve protest bir tarzda ifade etmeleridir. Yoksa “herkesin düşünce ve ifade özgürlüğü hakkına sahip olduğu” gerçeğinden hareketle, bu haklarını özel mahfillerinde veya dost çevrelerinde dile getirmeleri, hiç bir zaman tartışma konusu edilemezdi.
Karar metni gerekçesinde yer almasa bile, siyasi iradeyi elinde tutan iktidar yönetiminin, maksatlı ve organize olduğu açıkça belli olan ve bir inatlaşma süreci içinde yürütülen “kılıçlı ve üniformalı” “alternatif yemin” eylemini; sivil siyasete ve siyasetin “norm ve ilke koyma” yetkisine yönelik bir karşı duruş ve imalı bir gözdağı olarak algılaması beklenen bir sonuçtur.
Bu doğrultuda, yalnızca eylemin uygulanma biçimine ilişkin disiplinsizlik boyutu öne çıkmış olsa da; eylemin amaç ve içeriğinin taşıdığı ideolojik ve siyasi mesaj, muhatabınca gayet net olarak algılanmış ve hedefini bulmuştur.
Bununla bağlantılı olarak, “ihraç” kararı, aslında eylemin şeklen taşıdığı disiplinsizlik boyutuna karşı değil, taşıdığı örtülü siyasi mesaja karşı verilmiştir. Yoksa “disiplinsizlik” boyutu, ihraç gibi mutlak ve nihai sonuç veren ağır bir müeyyidenin tek başına gerekçesi olamazdı.
Kamuoyundan ve toplumun değişik kesimlerinden gelen tepkiler ve birbirine zıt bakış açıları çerçevesinde cereyan eden hararetli tartışmalar da “disiplinsizlik-ceza” ilişkisinin denge ve ağırlığıyla değil, Türkiye’de iki ayrı kesimin ideolojik ve siyasi karşıtlık ekseninde bir asırdır sürdürdükleri kronik çatışmanın niteliği ve dayandığı temel argümanlarla ilgilidir.
Olayın disiplinsizlik boyutu, TSK Disiplin Yönetmeliği’nce soruşturmaya esas olacak ve yaptırıma bağlanacak bir konudur. Karar gerekçesinde sözel olarak yer almasa da zımnen ifade edilen, öte yandan ihraç kararının ağırlığından da açıkça anlaşılan ideolojik ve siyasi boyutu ise, “siyaset biliminin” inceleme konusudur.
Burada eylemin amaç ve hedeflerinin “ideolojik ve siyasi bir nitelik taşıdığı” tespitini yapmakla kastedilen şey, olayın farklı siyasi bakış açılarından görünen yüzü ve dolayısıyla dar anlamda “parti siyaseti” türünden ideolojik ve siyasi karşıtlık alanına yansıyan yönü değildir. Eylemin ve eyleme karşı gösterilen ihraç kararı tepkisinin; geniş anlamda siyasi güç ve iktidar yapısı, siyasi iktidarın ele geçirilmesi ve sürdürülmesi alanındaki mücadelelerle doğrudan ilişkili olmasıdır.
Bu değerlendirmeler sonucunda, doğal olarak karşımıza çıkan, “Askerin ideolojisi olabilir mi? Olmalı mıdır?” sorusunun cevabını bir başka yazımızda ele alacağız.
Ulvi Saran-Karar
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetemalatya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.