deneme bonusu veren siteler canlı casino akademik sofia grandpashabet güncel adres betpark süperbetin giriş betebet bets10 Matadorbet vdcasino tipobet giriş deneme bonusu siteleri deneme bonusu veren siteler

Hakkınızı helal edin...

YAŞAM 26.03.2020 - 13:33, Güncelleme: 15.06.2021 - 12:24
 

Hakkınızı helal edin...

“Sokağa çıkma yasağı, bir kesimi virüsün etkilerinden korumayı hedeflerken, bir yandan..

Fatih DULKADİROĞLU yazdı Çin’in çok uzakta olduğunu, oralara gidip gelmenin kolay olmadığınısanıyordum. Yanılmışım.Çok da uzakta değilmiş. Biz kötü şeyler hep başkalarının başına gelir aymazlığındayken orada doğan Coronavirüs (Covid -19) adlı bir salgın dünyayı kırıp geçiriyor, bizim de burnumuzun dibinde bitti. Aynı hışımla ve hız kesmeden genç yaşlı demeden kıyımınısürdürmeye devam ediyor.  Daha da kötüsü sanki iki adım ötemizde, kara saplı bir bıçak gibi saplandı ülkemizin bağrına. Ne güzelsöylemiş Bedri Rahmi Eyüboğlu  Ülkemizin içinde bulunduğu bu vahim ortamda devletin bütün kurumları, özellikle sağlık çalışanları toplumun can güvenliği konusunda zaman mevhumu tanımadan her türlü hassasiyeti ve özveriyi göstererek çalışıyorlar. Değerli bilim adamlarımızdan oluşturulan Bilim Kurulu’nun önerileri doğrultusunda yetkili makamlar insanların kendi kişisel izolasyonlarına hassasiyet göstermesi ve zorunlu haller dışında sokağa çıkılmaması yönünde peş peşe uyarılarda bulunuyorlar.Bu doğrultuda 65 yaş üstü insanlarımızın sokağa çıkması da tamamen yasaklandı. Virüsün hedef kitlesinin bu yaş gurubu olduğu söyleniyor.  Aynı grubun içerisinde olmama rağmen alınan bu kararın da yerinde bir karar olduğunu düşünenlerdenim. Prof. Dr. Nevzat Tarhan bu durumu “Sokağa çıkma yasağı, bir kesimi virüsün etkilerinden korumayı hedeflerken, bir yandan da yaş ayrımcılığına dönüştü.Bunun da toplumda o kesime karşı “damgalanma” duygusu yarattığını” ifade ettikten sonra , “Biz bu uygulama ile 65 yaş ve üzeri vatandaşları toplumdan izole ettik. Onları virüsten korumak isterken, virüsü onların yaydığına dair bir kanaat oluşturulmasına neden olduk.  Yaş almış vatandaşlar da korona virüsün etkilerini ve sonuçlarını tam olarak kavrayamadan dışarı çıkmaları yasaklandı.Bu durum onlarda karamsarlık, azizlik ve güçsüzlük gibi duyguları beraberinde getirdi ve depresyonu da tetikledi. Aynı zamanda ölüme yakın oldukları gibi bir duyguya da neden oluyor. Mesela emekli bir albay bu olay çıktığında tüm yakınlarını arayarak “hakkınızı helal edin” dedi.  İleri yaş grubunu böyle bir psikoloji içerisine soktular. Yaşlıların küsmesine neden oldu. Bu uygulama ileri yaş grubunun psikolojik durumunu düşünmeden, araştırmadan yapılan bir uygulama” diye tarif ediyor.  Sloganlarda da belirtildiği gibi hayat eve sığar sığmasına da, ancak ve maalesef: 65 yaş üstü İnsanların ihtiyaç yükünün üzerlerinden alınması ve onların korunması yerine kendimizi onlardan koruma yolunu seçtiğimiz için onları daha da yalnızlaştırdığımızın hiç farkında değiliz.  Eve kapattığımız 65 yaş üstü insanların bir kısmında duyma ve görme kayıplarının olması yaşa bağlı doğal bir durumdur. Onun kulağının duymaması, gözünün iyi görmemesi ve yaşa bağlı tahammülsüzlüğü onun seçimi değildir.  Biz anneannemizden ya da babaannemizden düşmanını dahi ayırt etmeden “Allah kimseye aza noksanlığı vermesin” diyen dualarla büyüyen bir nesiliz.Onun bu durumdan hoşnut olduğunu mu sanıyorsun.Elbette ki, kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hiç bir hakkı yoktur. Kulağı duymadığı için evindeki televizyonun sesini biraz fazla açtı diye yaşlı bir insanın üst, alt ya da yan komşusu tarafından uyarılması ve taciz edilmesi de kabul edilebilir bir durum değildir.  Kaygı ve endişe içerisinde yaşayan ileri yaşlardaki bu insanların kendi iç huzurlarını dinlemeye, huzura, sakinliğe ve dinginliğe en çok ihtiyaç duydukları şu dönemde olur olmaz saatlerde alt, üst ya da yan komşudan gelen gürültüyle rahatsız edilmeleri doğrudan doğruya onlara yapılan en büyük saygısızlıktır, ayıptır ve günahtır.  Onlar; açlığa, susuzluğa ve yoksulluğa katlanmayı harp görmüş, darp görmüş büyüklerinden öğrenmiş ve kanaat etmeyi de yeni kuşaktan çok daha iyi bilen bir nesildir.  Onlar; derdini dışa vurmayı “ar” edinen, sorunlarını kendi içinde çözme yetisini bilgelik derecesinde kazanmış, “bizim yaşımızda artık pek bir şeyden korkulmaz” deme cesaretini gösterebilen bir nesildir.  Onlar; altmışlardan, yetmişlerden,seksenlerden geldikleri ve o günlerin acılarını sindire sindire yaşadıkları için o günleri nasıl geçirdilerse bu kötü günlerin geçeceğini de çok iyi bilen bir nesildir.  Onların içinde sayıları az da olsa, Köy Enstitüsü ruhunu özümsemiş, o kültürle yoğrulmuş, her yönüyle kendini yetiştirmiş, toplum önderleri sayılabilecek değerler vardır.  Şunu unutmayalım ki, felaketler oldukça kimse özgür değildir.  Onlar; kendisini özgür sanan bir takımsorumsuz ve aymaz kimseler tarafından kameraya alınıp sosyal medyada alay konusu yapılmayacak kadar gururlarına ve onurlarına sahip bir nesildir.  Bütün bunlara rağmen; alınan zorunlu önlemler karşısında pencere denizliğine konmuş kanadı kırık ürkek bir serçe gibisindirilmiş, toplumda kendi üzerinde yaratılan korkudan burnunu pencereden çıkartmaya dahi cesaret edemeyen, büyük bir çoğunluğu kapalı alanda yaşama alışkanlığını edinmemiş bu yaş grubunun içinde bulunduğu psikolojik durum çok iyi değerlendirilmeli, olaya bir de bu pencereden bakılmalıdır diye düşünüyorum.  Albert Camus’un Fransa’nın işgali altındaki Cezayir’in Oran şehrinde çıkan bir veba salgınını anlattığı “Veba” isimli kitabında dediği gibi “İçe kapandığımız ve günler boyunca biriktirdiğimiz yaşamı doya doya harcayacağımız günlerin yeniden geleceği umudumuzu yitirmeyelim.”  (26.03.2020 Malatya)
“Sokağa çıkma yasağı, bir kesimi virüsün etkilerinden korumayı hedeflerken, bir yandan..

Fatih DULKADİROĞLU yazdı

Çin’in çok uzakta olduğunu, oralara gidip gelmenin kolay olmadığınısanıyordum. Yanılmışım.Çok da uzakta değilmiş. Biz kötü şeyler hep başkalarının başına gelir aymazlığındayken orada doğan Coronavirüs (Covid -19) adlı bir salgın dünyayı kırıp geçiriyor, bizim de burnumuzun dibinde bitti. Aynı hışımla ve hız kesmeden genç yaşlı demeden kıyımınısürdürmeye devam ediyor. 
Daha da kötüsü sanki iki adım ötemizde, kara saplı bir bıçak gibi saplandı ülkemizin bağrına. Ne güzelsöylemiş Bedri Rahmi Eyüboğlu
 Ülkemizin içinde bulunduğu bu vahim ortamda devletin bütün kurumları, özellikle sağlık çalışanları toplumun can güvenliği konusunda zaman mevhumu tanımadan her türlü hassasiyeti ve özveriyi göstererek çalışıyorlar. Değerli bilim adamlarımızdan oluşturulan Bilim Kurulu’nun önerileri doğrultusunda yetkili makamlar insanların kendi kişisel izolasyonlarına hassasiyet göstermesi ve zorunlu haller dışında sokağa çıkılmaması yönünde peş peşe uyarılarda bulunuyorlar.Bu doğrultuda 65 yaş üstü insanlarımızın sokağa çıkması da tamamen yasaklandı. Virüsün hedef kitlesinin bu yaş gurubu olduğu söyleniyor. 
Aynı grubun içerisinde olmama rağmen alınan bu kararın da yerinde bir karar olduğunu düşünenlerdenim. Prof. Dr. Nevzat Tarhan bu durumu “Sokağa çıkma yasağı, bir kesimi virüsün etkilerinden korumayı hedeflerken, bir yandan da yaş ayrımcılığına dönüştü.Bunun da toplumda o kesime karşı “damgalanma” duygusu yarattığını” ifade ettikten sonra , “Biz bu uygulama ile 65 yaş ve üzeri vatandaşları toplumdan izole ettik. Onları virüsten korumak isterken, virüsü onların yaydığına dair bir kanaat oluşturulmasına neden olduk. 
Yaş almış vatandaşlar da korona virüsün etkilerini ve sonuçlarını tam olarak kavrayamadan dışarı çıkmaları yasaklandı.Bu durum onlarda karamsarlık, azizlik ve güçsüzlük gibi duyguları beraberinde getirdi ve depresyonu da tetikledi. Aynı zamanda ölüme yakın oldukları gibi bir duyguya da neden oluyor. Mesela emekli bir albay bu olay çıktığında tüm yakınlarını arayarak “hakkınızı helal edin” dedi. 
İleri yaş grubunu böyle bir psikoloji içerisine soktular. Yaşlıların küsmesine neden oldu. Bu uygulama ileri yaş grubunun psikolojik durumunu düşünmeden, araştırmadan yapılan bir uygulama” diye tarif ediyor.  Sloganlarda da belirtildiği gibi hayat eve sığar sığmasına da, ancak ve maalesef: 65 yaş üstü İnsanların ihtiyaç yükünün üzerlerinden alınması ve onların korunması yerine kendimizi onlardan koruma yolunu seçtiğimiz için onları daha da yalnızlaştırdığımızın hiç farkında değiliz. 
Eve kapattığımız 65 yaş üstü insanların bir kısmında duyma ve görme kayıplarının olması yaşa bağlı doğal bir durumdur. Onun kulağının duymaması, gözünün iyi görmemesi ve yaşa bağlı tahammülsüzlüğü onun seçimi değildir. 
Biz anneannemizden ya da babaannemizden düşmanını dahi ayırt etmeden “Allah kimseye aza noksanlığı vermesin” diyen dualarla büyüyen bir nesiliz.Onun bu durumdan hoşnut olduğunu mu sanıyorsun.Elbette ki, kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hiç bir hakkı yoktur. Kulağı duymadığı için evindeki televizyonun sesini biraz fazla açtı diye yaşlı bir insanın üst, alt ya da yan komşusu tarafından uyarılması ve taciz edilmesi de kabul edilebilir bir durum değildir.
 Kaygı ve endişe içerisinde yaşayan ileri yaşlardaki bu insanların kendi iç huzurlarını dinlemeye, huzura, sakinliğe ve dinginliğe en çok ihtiyaç duydukları şu dönemde olur olmaz saatlerde alt, üst ya da yan komşudan gelen gürültüyle rahatsız edilmeleri doğrudan doğruya onlara yapılan en büyük saygısızlıktır, ayıptır ve günahtır.
 Onlar; açlığa, susuzluğa ve yoksulluğa katlanmayı harp görmüş, darp görmüş büyüklerinden öğrenmiş ve kanaat etmeyi de yeni kuşaktan çok daha iyi bilen bir nesildir.
 Onlar; derdini dışa vurmayı “ar” edinen, sorunlarını kendi içinde çözme yetisini bilgelik derecesinde kazanmış, “bizim yaşımızda artık pek bir şeyden korkulmaz” deme cesaretini gösterebilen bir nesildir.
 Onlar; altmışlardan, yetmişlerden,seksenlerden geldikleri ve o günlerin acılarını sindire sindire yaşadıkları için o günleri nasıl geçirdilerse bu kötü günlerin geçeceğini de çok iyi bilen bir nesildir.
 Onların içinde sayıları az da olsa, Köy Enstitüsü ruhunu özümsemiş, o kültürle yoğrulmuş, her yönüyle kendini yetiştirmiş, toplum önderleri sayılabilecek değerler vardır.
 Şunu unutmayalım ki, felaketler oldukça kimse özgür değildir.
 Onlar; kendisini özgür sanan bir takımsorumsuz ve aymaz kimseler tarafından kameraya alınıp sosyal medyada alay konusu yapılmayacak kadar gururlarına ve onurlarına sahip bir nesildir.
 Bütün bunlara rağmen; alınan zorunlu önlemler karşısında pencere denizliğine konmuş kanadı kırık ürkek bir serçe gibisindirilmiş, toplumda kendi üzerinde yaratılan korkudan burnunu pencereden çıkartmaya dahi cesaret edemeyen, büyük bir çoğunluğu kapalı alanda yaşama alışkanlığını edinmemiş bu yaş grubunun içinde bulunduğu psikolojik durum çok iyi değerlendirilmeli, olaya bir de bu pencereden bakılmalıdır diye düşünüyorum.
 Albert Camus’un Fransa’nın işgali altındaki Cezayir’in Oran şehrinde çıkan bir veba salgınını anlattığı
“Veba” isimli kitabında dediği gibi “İçe kapandığımız ve günler boyunca biriktirdiğimiz yaşamı doya doya harcayacağımız günlerin yeniden geleceği umudumuzu yitirmeyelim.”
 (26.03.2020 Malatya)

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetemalatya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.